En prestijli edebiyat ödüllerinden Man Booker’a aday olmak için nasıl kitap yazmak gerekli? Aday kitapların izlediği yol ne? Edebiyat ödüllerini kazanan yazarların sırrının ne olduğu hep merak edilegelmiştir. İster Nobel gibi uluslararası bir ödül olsun, isterse yerel bir ödül; ödülü kazanan yazarların başarılı olmasını sağlayan unsurlar üzerine en çok konuşulan konulardan biri olur.
Her ne kadar başarılı bir kitap yazmanın net bir formülü olmasa da, yazarların önlerine koydukları bir plan, onlara ilham veren ve hepsini motive eden bazı noktalar var. Bu yıl Man Booker Ödülü'nde kısa listeye kalan yazarlar George Saunders, Paul Auster, Emily Fridlund, Mohsin Hamid, Fiona Mozley ve Ali Smith, hikayelerinin arkaplanını anlattı.
Arafta adlı kitabıyla ödülün bu yılki sahibi George Saunders: Sınırlı bir yeteneğe, ondan da sınırlı bir eğitime sahip yazarlar, kendilerine has bir alan, “sadece yapabileceklerini” yaptıkları bir alan yaratmak için başlangıçta çok çalışmalılar.
Yaklaşık 20 yıl boyunca “tarzımın” altkümeleri ile Lincoln anektodunu onurlandırmak için gerekli olan şeyin yolları bir türlü kesişmedi. Burada güzel bir kitabın olduğunu hissedebiliyordum ama başkası tarafından yazılacak diye korkmaya da başlamıştım.
Sorun şuydu: Samimi insani duyguları doğrudan ifade edebilme becerime güvenmiyordum, biçime yönelik hırsımın ise arkasındaydım. Yani, olumlu duyguları ifade etme konusunda kendimi zayıf hissediyordum.
Sanatın sanatçıya sağladığı tek şey, daimi ve sistematik zihin genişletme metodudur; alışkanlık gereği kaçındığı psikolojik alanlarda onu rahat hissettirmeye iten, günlük alışkanlıklara karşı çıkma metodudur. Riskli bir hamledir bu ve öyle de olmalıdır. Kitabın üçte birini yazdığımda romancı bir arkadaşıma yazdığım şeyin ya yazdığım en iyi şey ya da kariyerimi bitirecek şey olduğunu söyledim.
4321 kitabıyla ödüle aday olan Paul Auster: Romanın içeriği genellikle aklıma biçimden önce gelir. Ama hayatımda ilk kez 4321’le birlikte aklıma önce biçim geldi: Birinin hayatı dört versiyona bölünmüş şekilde nasıl yazılır? Bu fikir ilgimi o kadar çekti ki nasıl devam edebilirim diye düşünmeye başladım.
Arzuladığım ilk şey orta yaşından ileri yaşına kadar Ferguson’un hikayesini boydan boya anlatmaktı. Ama yazmaya başladığımda, 50-60 sayfa sonra bunun insanın gelişimiyle ilgili bir kitap olacağını anladım.
4321 şimdiye dek yazdığım kitaplardan çok farklı. Son derece detaylı ve normalde ele almayacağım konulara giriyor. Yazın hayatımda ilk kez tarihsel olaylar ön planda ve kitabın tonu da haliyle farklı. Ferguson’un hayatı benimkiyle pek çok noktada örtüşüyor. 4321’in şans hakkında bir roman olduğu söylenebilir ama ben “beklenmedik” terimini kullanmayı tercih ederim. “Kaza” da kullanılabilir elbette.
History of Wolves kitabıyla ödüle aday olan Emily Fridlund: Hikayenin ne olduğunu bitirene kadar bilemezsiniz, derler. Son sahne ya da bölüm kendi geçmişe dönük ışığını yansıtana ve önceki her şeyi aydınlatana kadar bilemezsiniz. History of Wolves’u yazarken bunu defalarca düşündüm.
Kitabı bir kez bitirdim. İkinci kez bitirmem ise birkaç yıl aldı. Sonra Linda’nın 150 sayfalık öyküsünü ekledim. Üç ay boyunca her sabah defterime not aldım, akşamları da temize çektim. İkinci sefer, üçüncüsünün de yolunu açtı. Hayatın bir kısmının kaçınılmaz biçimde diğer deneyimleri nasıl etkilediğini anlatabilmek adına başka bir son daha yazdım.
Ama bu da kitabın sonunu getirmeme yetmedim. Ardından dosyayı yayınevine gönderdiğimde benden küçük düzeltmeler yapmam istendi. 2016 baharında kendimi New York’ta düzelti yaparken buldum.
Exit West kitabıyla ödüle aday olan Mohsin Hamid: Romanım, yaşamıma dair olayların hikayesi olmaması anlamında otobiyografik değil. Ama kitaptaki duygular benimkilere, aşka, özellikle de ilk olana, yaşlanmaya, çocuklarımın büyümesine, yaşamlarımızın farklılığını kabul etmeye yönelik düşüncelere ilişkin anılarıma, komşum olan anne babamın dünya görüşüne yakınmış gibi görünüyor.
Exit West’i yazarken, bölümler ilerledikçe dilin değiştiğini fark ettim. Cümleler uzuyordu, tıpkı büyü sözleri gibi bir hal kazanıyordu. Dua gibi oluyordu. Bu da bana uygun gibi göründü. En çok ihtiyacımız olan şeyi yazarız.
Elmet kitabıyla ödüle aday olan Fiona Mozley: Yazılarımı bir tür terapi olarak kullanırdım. Kendi başına bu bir sorun olmasa da, işe yaramamıştı. Sayfalarda monoton monologlar yazmış ve ilgi çekici bir şey gerçekleştiğinde kendi gücümü görmüştüm. Bir daha böyle bir şey yazarsam, beni benzer şeylerden uzaklaştıracağını biliyordum. Beni başka bir yere götürecekti.
Elmet’in Ağustos ayında yayımlanmasından bu yana bana sık sık karakterlerin ve hikayenin nereden geldiğini sordular. Kolay bazı cevaplar var: Ev manzarasından ilham almıştım.
Eğer Elmet kurgu olarak başarılı olacaksa, ikna edicek ve eğlendirecekse, arada derede olmaktan ziyade gözlemleyen, bu fikirleri sezinleyen veya gösteriş yapmadan anlamlarını aktaran bir anlatıcıya ihtiyacı olacaktı.
Autumn kitabıyla ödüle aday olan Ali Smith: Biçim olarak roman her zaman doğal olarak kendi yeniliği, kendi çağdaş doğası hakkındadır. Bu yüzden ona roman deriz. Ben de romanın daima zaman yaratmakla alakalı olduğunu, zamanın doğasıyla sıkı sıkıya bağlı olduğunu düşünürüm. Autumn’u yazmak ise son dakikada aklıma geldi.
Geçen yıl Mayıs - Haziran aylarında Autumn üzerine çalışırken yazar Olivia Laing bana geldi ve kedilerimizden birinin eski bir fotoğrafını gösterdi. Bir köşesinde benim yazım bulunuyordu. 20 yıl önceki el yazımda şöyle demişim: “Her mevsim için bir novella yazmaya yönelik uzun vadeli bir planım var.” Sakin! Uydurmuyorum, gerçekten de bu romanı, bu romanları yazmayı bilinçli ya da bilinçsiz 20 yıldır düşünüyordum.
CS
Kaynak: The Guardian
Yeni yorum gönder