Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Roald Dahl hakkında bazı "müthiş sırlar"

Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nı ilk okuduğumuzda, eminim hepimiz, çikolata fabrikasına giriş imkanı veren “altın bilet”ten bir tane de bizim payımıza düşseydi keşke diye düşünmüşüzdür. Bir çikolata ırmağına ya da bir vanilyalı şekerleme dağına, ceviz odasına kayıtsız kalmak pek mümkün değil ne de olsa!

 



Sürrealizmin altın çocuğu

Kısa hayatına sığdırdığı ciltler dolusu şiir, roman ve deneme yazısı ama daha önemlisi yaşadığı dönem Fransız edebiyatına damgasını vuran René Crevel’in Babil romanı nihayet Türkçeleştirildi. Milli Kütüphane kayıtlarında ve kişisel hafızamda René Crevel’e ait Türkçe yayımlanmış hiçbir kitap kaydı yok. Bu sıradışı yazarla yüzyıllık bir gecikmeyle de olsa buluşmak sevindirici.



Göçmen kuşun çırpınışı

Anketlerle belirlenen 'en iyi'ler listelerine pek itibar etmesem bile, Türkçeye çok geç çevrilmiş Janet Frame ile ilgili bu yazıya  bir anketi referans göstererek başlayacağım.

 



Kendi Kalemini Kıranlar'a Dair

Birçok edebiyatçı intiharı temalaştırıp yazı ve şiirlerinde kullanmış ama bazıları onu metnin dışına taşıyarak bizzat tecrübe etmiştir. Ölümün sınır uçlarında gezinen ve kendi iplerini kendi kalemleriyle çeken bu edebiyatçılar yazdıkları metinlerle, arkalarında bıraktıkları notlar ve şiirlerle boğazda kalan bir düğüm gibi atılıyor hayatın sayfasına.

 



Bir Seri katilin Gerçek Hikayesi

Polisiye edebiyatın tekinsiz labirentlerinde gezerken korkudan heyecana, hüzünden şaşkınlığa pek çok duyguyu deneyimleyen okur, olayların ya da vahşetin dozu ne ölçüde artarsa artsın, kurgunun kendine ilişmeyeceğini bilmenin emniyetindedir. Bununla beraber, ilhamını gerçek hayattan alan hikâyelerin sunduğu okuma deneyimi, okuyucuda daha farklı tesirler bırakabilir.



Çok uzakta öyle bir köy var

Nergis ile okurların karşısına ilk kez çıkan Turgut Ulucan, sisle örtülü bir köyde kayboluşun ve huzursuzluğun öyküsünü anlatıyor, bu köyde işlenen bir cinayetin peşinden gidiyor. Doğanın kendi varlığını amansızca hissettirdiği bu ücra yerde, kendilerine dayatılan erdemlerin esiri olmuş insanların ümitsiz çabalarına tanık oluyor, kötücüllüğün hüküm sürdüğü bir zamana gidiyoruz.



Moskova’da kar siyah yağarsa, balık kavağa çıkarsa

Pencerenin dışında sonbahar rüzgârı hüznünü fısıldıyor. Moskova’da yağmur, kirli camların üzerinden şerit şerit akıyor. Paravandan odanın içerisinde gölgeler oynaşıyor. Yoldaş, sade vatandaş Maksudov kabullenilmiş bir isyan içerisinde; masanın üzerindeki eski püskü, yoksulluğunu aydınlatan tozlu lambanın altında romanını yazıyor: ucuz bir mürekkep hokkası, birkaç kitap ve gazete...



Şiir gibi şiir: Uslu şiir

Gençler için düzenlenen ödüllerin çok nadiren iyi şair çıkardığına inanıyorum. Ne de olsa şiir bir var olma mücadelesidir ve bu mücadelede sizi öyle hemen ödüllendirmezler. Ayrıca ödüller aykırı isimlerin yaşam bulmasına yardım etmez, aksine, yerleşik şiirden yana tavır alındığından bu organizasyonlar doğaları gereği risk almayan, tehlikesiz ve uslu şiiri ödüllendirir.



Faşizmin kefaretini Nobel parasıyla ödemek

Heinrich Böll’ün Can Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı, duyguları alt üst eden, insan elinden çıkma vahşetin sahici korkunçluğuyla bir kere daha yüzleştiren, can yakan bir kefaret öyküleri seçkisi.



Öfkeli kalabalıktan uzakta

Yüzyıl sonra tarihçiler bugünkü Türkiye’nin hikayesine bir isim koymakta zorlanmayacaklar sanırım: Nefret çağı. Hepimiz nefret çağı çocuklarıyız. Üstüne üstlük, böylesi sâri bir nefretin telef ettiği topraklarda hemen her kesim kendi bireysel ya da kabilesel krallığını/beyliğini ilan etmek suretiyle niyetini açık etmekten imtina etmemektedir.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.