Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Tuhaflıklar silsilesi ve öteki meselesi

Hakan Bıçakcı’yı okuma kılavuzu minvalinde bir kitapçık olsa elimizde; rüya, kabus, tuhaflık, muğlaklık, fantastik, korku, yalnızlık, gerçeklik algısı, klostrofobik mekanlar, distopya ve yabancılaşma ana maddelerini oluştururdu şüphesiz.



Eskiyle yeni arasında, hiçbir yerde

Kitapların, işaret ettikleri dönemi aydınlatan ve –kurmaca bir yapı içinde olsa da– toplumsal olayları, onların yankılarını ve bireyler üzerindeki etkilerini kayda geçiren ve geleceğe taşıyan bir değeri var.



Duygu külliyatına giriş

Şu an gözlerinizi kapamanızı istesem, acaba hangi duygular gelir içinize, ne hissedersiniz? Heyecan, merak, üzüntü, özlem… Belki de “abhiman”; yani, sevdiğiniz biri tarafından kalbiniz kırıldığında yaşanan acı ve kızgınlık. Duygunun kökeninde üzüntü ve şok var ama hızla şiddetli ve yaralanmış bir onura dönüşüyor.



Kuzeyde bir Bildungsroman: Yazar olma meselesine bir bakış

Bir yazarın eserlerini okumanın değil de, onun hayatına dair bilgi sahibi olmanın daha cazip geldiği bir zamanda yaşıyoruz.



Peki bütün o yazmadıklarımız...

Christopher Nolan'ın kült filmi Memento'da kısa süreli hafızası hasara uğramış bir adam, geçmiş yıllara dair her şeyi berrak biçimde hatırlamasına rağmen yeni hatıralar biriktiremez. Tanıştığı herkesi birkaç dakika içinde unutur, yemek yediğinden emin olamaz, kaldığı oteli hatırlamaz.



Daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna olan inanç

Karlar Eridiğinde, Willo adlı bir çocuğun “kendi sesini bulmasının” öyküsü. 14 yaş ve üzerine hitap eden roman, bir yaş dönümü öyküsü gibi okunabiliyor fakat aslında “çocuk” olmanın mümkün olmadığı bir dünya resmediyor. Açlıktan ölen bebeklerin, derisi yüzülmüş cesetlerin ve işkenceye uğrama ya da donarak ölme ihtimalinin köşebaşında beklediği bir yer burası.



Karlı bir gecede bir romanı uyandırmak

Hamdi Koç'un Yalnız Kaldınız, Peyami Bey! romanı uzun, karlı ve ölüm sessizliğinde bir geceyi alabildiğine uzatıyor. Bir romandan da bunu beklemez miyiz: Yani zamanı, mekanı, olayları genişletmesini, derinleştirmesini ve giriftleştirmesini. Hamdi Koç da bunu yapıyor; zamanın alabildiğine yavaşladığı karlı bir geceyi uzatmayı tercih ediyor Peyami Bey'de.



Cevaplarına ulaşamayan soruların öyküsü

Urdu edebiyatının en önemli öykü yazarlarından Saadat Hasan Manto’nun öyküleri aracılığıyla, Hindistan’da yaşanan bölünmenin oluşturduğu kimlik sorunlarına uzaktan da olsa tanıklık ediyoruz.



Bir yazar-gezerin metinleri

Cees Nooteboom, her zamanki gezilerinden birisinde, “2008 yılında, Münih’te bir Şubat günü, Marienplatz’da Sandor Marai’nin bir kitabını” satın alır ve onu okuyacak bir yer bulmak için yürümeye başlar. Tesadüfen, oturduğu lokantada önüne gelen peçetede -yazlarını geçirdiği adanın denizinin renginde, mavi harflerle- Poseidon yazmaktadır, denizlerin tanrısı!



Bir Amerikalı, iki farklı dünya

19. yüzyıl Amerika’sının içini dışını ve dışarıdaki Amerikalıları en iyi anlatan yazarların başında kuşkusuz Henry James geliyor. Harvard’daki öğrenciliği sırasında, ABD’nin düşünce ikliminden uzaklaşıp Avrupa’ya açılan James, bu sayede, topraklarındaki kültürel noksanlıkları fark ettiği gibi oradan uzaklaşma imkanı da bulur.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.