Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bir kütüphane, eşelenebilmelidir. Bir kütüphane eşelenebilecek niteliklere sahipse sahipsiz, yani ıssızdır artık. Spiral, küp ya da Daidalus orijinli labirent bir kütüphane tasarım olarak imkansızlığı, çabayı, sabrı, daha da önemlisi tutku ile histeri arasındaki muazzam çatışmayı işaretleme uğraşıdır.
//php print_r ($fields); ?>
Bir kitabı elinize aldığınızda ona nasıl davranacağınızı bilemiyorsanız o kitapta bir ilginçlik var demektir ve kitaplar söz konusu olduğunda ilginçlikler genelde iyidir.
//php print_r ($fields); ?>
1947 Londra doğumlu bir müzisyeni konu eden bu yazıya İngilizce bir cümleyle başlayayım: “David Bowie is not my cup tea.” Müziği sevmek, her müzisyeni sevmek anlamına gelmiyor tabii, biliyorum, ama David Bowie benim kalemim değil. Daha doğrusu öyleydi. Ama Simon Critchley’in kitabını okuduktan sonra, bir de onun gözüyle bakacağım Bowie’ye.
//php print_r ($fields); ?>
Yazarlığının yanı sıra müzisyen kimliği ile de tanınan Avusturyalı Constantin Göttfert 1979 doğumlu. Viyana Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirmiş.
//php print_r ($fields); ?>
Akademik bir kitapla ne zaman karşılaşsam ceketimi ilikleme refleksi gösteririm. Meltem Gürle’nin doktora tezinden yola çıkarak hazırladığı Ölülerle Konuşmak isimli kitabı da pek kolay lokma gibi durmuyordu. Oğuz Atay’ın başyapıtı Tutunamayanlar üzerine yazılmış bir kitap karşısında insanda belli bir tedirginliğin hasıl olması da doğaldı tabii.
//php print_r ($fields); ?>
Herakleitos, Hegel ve Marx üçgeninde geziniyor Orhan Koçak. Diyalektiğin içiyle bire bir temas kuruyor. Herakleitos’un diyalektiğiyle tartışmacı ve dönüşüme açık, Hegel’in diyalektiğiyle 'oluş'a hareket alanı açan, Marx’ın diyalektiğiyle de maddenin görüntüsüne odaklanan bir bakış açısıyla yapıyor bunu. Eleştirinin devinimini, bu üç filozofun ortasından geçiriyor.
//php print_r ($fields); ?>
Arnaldur Indridason'un Sesler romanı, bir Noel arifesinde işlenen cinayet etrafında kurgulanmış güzel bir polisiye.
//php print_r ($fields); ?>
Müzik hiç susmasın. Kenarda bir yerde baştan sonra yeniden çalsın aynı şarkılar. Sabah-akşam çalsın susmasın. Müzik hiç susmasın. Çünkü müzik susarsa biz tükeniriz. Çünkü müzik susarsa anlaşılmaz anlattıklarımız, çünkü müzik susarsa; yazmanın da okumanın da dinlemenin de söylemenin de bir anlamı kalmaz. O yüzden o bir yerde çalsın…
//php print_r ($fields); ?>
“Aforizma,” Yunanca “aphorismos” (kısıtlama) sözcüğünden türemiştir. Sözlük şöyle tanımlar: “Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz.” Felsefe tarihine baktığımız zaman da kimi düşünürlerin düşüncelerini aktarmak için aforizmayı bir yöntem olarak seçtiğini görürüz.
//php print_r ($fields); ?>
Asık suratlı mıyız? Erkek miyiz, dişi mi; olup bitenin karşısında? Erkek olduğumuz için mi kaşlarımızı çatıyoruz, yoksa mağrur muyuz? Yeryüzünde sürekli hadım, idam, kanibalizm, insan kanı dökme ayinleri ya da canlıların kadavraya dönüştürülmesi eylemlerinin modern ve modern olmayan toplumlarda bile gerçekleştirildiğini mi düşünüyoruz?