Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Bir yıkımın sorumluluğu

Sema Kaygusuz’un son romanı Barbarın Kahkahası, bir yıkımın sorumluluğu altında insanın kendisiyle, ötekiyle konuşabilmesinin, duyduğunu yorabilmesinin, içine akıtabilmesinin hikayesi.



Aynı 'sılsel'in altında

Üzerinde yaşadığımız topraklarda ötekinin farklılığını kabullenebilmek hep zor oldu. Altında eşit yaşam hakkımızın olduğu gökyüzü de, üstünde hır gürle yaşadığımız yeryüzü de hep hoşgörüye, anlayışa, barışa özlem duydu.

 



Post mortem yazı, bir diriliş öyküsü

19. yüzyılda Avrupa ve Amerika'da yaygın bir gelenekti, post mortem fotoğraflar çekmek. Ölen kişi özene bezene giydirilir, süslenir, bazen aile yakınları da yanında poz verir, ölen kişinin son kareleri böylece çekilirdi. Amaç onlardan son bir hatıra bırakmak, belki de deklanşörün patladığı o son anda, onları ölümsüz kılmaktı.



Dilbaz defter

Durmadan doldurduğumuz, kimi kapaktan kapağa minik harflerle kapkara, kimi yarım bırakılmış onca dağınık defter sayfalarında, hepimiz biraz Oğuz Atay olmak isteriz.



Bir büyük yaratıcının kişisel cehennemi

Milan Kundera, Roman Sanatı’nda Hermann Broch'tan büyük bir övgüyle bahseder. Onun roman macerasını belki de en fazla etkileyen isimdir Broch. Öte yandan, çağdaşı Yahudi aydınlara göre de şanslıdır; Nazilerden ucuz kurtulmuştur. Zengin bir fabrikatörün oğlu olarak, mesela Robert Musil gibi yoksulluk çekmemiş ya da Walter Benjamin gibi kaçmak için çok geç kalmamıştır.



Olmayan şeylere yüzünü sürtenler

“‘Bir konuyu açmak onu yok etmektir, Efendim’ – efendim sözcüğünü ‘efenim’ diye telaffuz ediyorum – Bu da beni akşam yemeği boyunca güldürmeye yetiyor.” (s. 35) Elimin altındaki Big Sur’un öyle büyük bir etki alanı var ki, bir konu gibi onu açarken yok olmasını istemiyorum.



Korkut Ata’nın söylediğidir

Dede Korkut Oğuznameleri uzun süredir halkbilimcilerin gündeminde. Türk kültürü ve folkloruna dair çıkarımlar yapmak için önemli veriler sunan Oğuznameler’in 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülüyor. Hikayelerin tarihi ise daha da eskiye dayanıyor. Yazmalardaki bilgilerin ışığında tarihsel sağlama yapıldığında 7. yüzyıla kadar geri götürülebiliyor bu hikayeler.



Hikaye hayattan büyüktür

Hikaye anlatıcılığına kafa yoran, hikayenin edebiyatın türcü doğasının ötesinde, gündelik hayatın tam da ortasındaki esaslı yeri üzerine düşünen her türlü esere merakım büyük. Hikaye olmasaydı, dünya nasıl bir yer olurdu? Yeryüzünde cereyan eden herhangi bir şey, hikaye edilmeseydi neye benzerdi?



Sibel K. Türker'in Günahlardan Öcü: Dönüşmeyen Kahraman

Sibel K. Türker'in Turkuvaz Kitap'tan yayımlanan romanı "Benim Bütün Günahlarım", iki özelliğiyle öne çıkıyor: İlki, hemen bilineni, aynı anda e-kitap olarak da yayımlanmış olması.



İkircikli bir hal

İlhami Algör romanlarından inceden bir segah geçer, kopkoyu bir hüzzam geçer, meyus suzidil geçer. Sarayburnu çayhaneleri, yuvarlak ekmek satan fırınlar, saray kalıntılarını çevreleyen metrukhaneler, podima zeminli avlular, şehir hatları vapurları, üçgen alınlıklı ahşap evler, banliyö trenleri süzülerek geçer.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.