Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Bartleby ve Şürekâsı, adını “Yapmamayı tercih ederim” düsturuna sığınmış Melville’in unutulmaz karakteri Bartleby’den alıyor. Şürekâ, yazılmamış romanların, yazmayan yazarların romanı olarak değerlendirilebilir.
//php print_r ($fields); ?>
2019 yılının kitap yayıncılığı camiası ve okurlar açısından en gözde konusu, Sabahattin Ali’nin eserlerinin telif haklarının kamulaşmasıydı, hiç şüphesiz. Bilindiği üzere eser sahibinin ölümünden 70 sene sonra telif hakkı koruma süresi bitiyor ve eseri kamulaşıyor; daha genel geçer bir ifadeyle, “telifi düşüyor”.
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
-Oi Va Voi’den “Refugee” eşlik edebilir bu yazıya- “Oturdum ve mum ışığının güzel cilvesine gözlerimi diktim. Yeryüzündeki hiç kimse masamın üzerindeki bu muma nasıl baktığımı bilemez.”
//php print_r ($fields); ?>
Anahtar kelimeler: Ergani, baba, kış, soba, gaz lambası, kitap. Bu anahtarla açıyor çocuk şiirin kapısını. Dışarda kar fırtına, içerde babanın ılık sesi. Kitap okuyan ses ılıktır, hele Ali’den söz ediyorsa. Hele Ali atıyla gelip çocuğun önünde duruyorsa.
//php print_r ($fields); ?>
William Faulkner’ı romancı olarak biliriz. Ses ve Öfke, Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı gibi benzersiz romanlarını okumuş olmak yeter bunun için. Halbuki Faulkner aynı zamanda öykücü ve şairdir. Gerçi okuduğum birkaç şiiri, şiir konusunda ısrarcı olmamasının gayet isabetli bir karar olduğunu düşündürmedi değil ama öyküleri için aynısını söyleyemem.
//php print_r ($fields); ?>
Çavdar Tarlasında Çocuklar romanının yazarı J. D. Salinger hakkında söylenecek çok şey var ve aynı zamanda -mükemmel bir tezat olarak- o kadar da çok şey yok.
//php print_r ($fields); ?>
Polisiye edebiyatın tekinsiz labirentlerinde gezerken korkudan heyecana, hüzünden şaşkınlığa pek çok duyguyu deneyimleyen okur, olayların ya da vahşetin dozu ne ölçüde artarsa artsın, kurgunun kendine ilişmeyeceğini bilmenin emniyetindedir. Bununla beraber, ilhamını gerçek hayattan alan hikâyelerin sunduğu okuma deneyimi, okuyucuda daha farklı tesirler bırakabilir.
//php print_r ($fields); ?>
10 Temmuz 2011… İstanbul/Balmumcu… Dünya Bülteni’ndeki ofisinde Akif Emre bir kitap uzattı… Kitap o dönem Klasik Yayınları’ndan çıkan İhsan hocanın Fuzûlî Ne Demek İstedi? kitabı... “Oku, konuşalım” dedi. Fuzûlî’nin bir şiirinin şerhini İslam düşünce geleneği içinde dolaşarak okuyordum adeta.
//php print_r ($fields); ?>
Avrupa’da tasavvufun varlığının, İslam’ın intişarıyla paralel bir seyir izlediği malumdur. Sanılanın aksine, tasavvuf teori ve pratiğinin Batıdaki serüveni modern dönemin çok öncesinde, belki de Endülüs’ten başlayarak ele alınmak durumundadır.