Dosya Arşivi
Dosya
//php print_r ($fields); ?>
2014’te Nick Cave’in filmi çekildi. Hayatındaki bir günün kurgusal olarak anlatıldığı dramatik bir belgeseldi bu. Sinemadan çıktığımda, onu sevenlerin, yani benim gibilerin filmden çok hoşlanacağını düşünmüştüm. Tamam, psikanalistiyle konuşma sahneleri ve “fazla canlı” konser görüntüleri sahiciliği törpülüyordu ama yine de güzeldi.
//php print_r ($fields); ?>
Bir yazarın dünyasını pek çok etmen şekillendirse de, çocuklukta gelişen muhayyile apayrı bir yer kaplar. Bazen her zerresi hatırlanmasa da, büyük yazarların karakterinin oluştuğu yaşlardaki hatıraları satırlarına sızarak dünya edebiyatına girer. Bir yazarın çocukluğundaki masa, sandalye ya da dededen dinlenmiş bir masal milyonların zihnine böylece yerleşir.
//php print_r ($fields); ?>
İnternet çağı hayatımızın her alanında kökten değişiklikler yaparken kuşkusuz edebiyat dünyasını da es geçmedi. E-kitaplardan dijital alandaki üretimlere, son yıllarda edebiyat adına internet kaynaklı çeşitli yeniliklere şahit olduk. Özellikle sosyal medyanın getirdiği iletişim olanakları kimi yazarlara yepyeni, deneysel bir evrenin kapısını araladı.
//php print_r ($fields); ?>
Baharın daha fazla direnemeyip şehrimize salındığı bugün güneş çekilince İstanbul Modern'in dört köşesine çekilip, Mehmet Güleryüz'ün eserleriyle söyleşerek baharı kutladım. Bu yazı ne İstanbul Modern'in namına bir övgü ne de can sıkıcı ve ukala bilgilendirmeleriyle bir didaktizm örneği olacaktır. Ne bir sanatçının ne de bir eleştirmenin haddidir bir sanat eseri üzerine ahkam kesmek.
//php print_r ($fields); ?>
Uzayın ve zamanın sınırlarına tabi değilseniz, tam olarak ölümlü olmayan bir uzaylıysanız, üstelik bir değil, iki adet sevgi dolu kalbiniz varsa, türünüzün diğer üyeleri çoktan yok olmuşsa ve elinizde bir adet TARDIS, bir adet sonic tornavida bulunuyorsa, kötülüklerle savaşmamak için hiçbir sebebiniz kalmamış demektir.
//php print_r ($fields); ?>
Dünyanın bilgisini kurgusuna katan, kahramanın bilimin biriktirdikleri ve filozofların açıkladıkları arasında dolanırken zamane kuramcısı ya da sanatçısı gibi sorgulamalara girdiği romanlar yazılıyor ve ben bu soydan gelen romanları büyülenmiş bir biçimde, poetik bir hazla okuyorum.
//php print_r ($fields); ?>
"Niye beni görmeyi istedin? Ah, beni görmek isteyen akılsız Christine! Öz babam bile asla görmemişken ve beni görmemek için annem bana ilk maskemi armağan etmişken!" Maskesini zorla indirdiğinde, Christine'ye böyle yakarıyor operadaki hayalet. Şüphesiz bu maske bir metafor değil. Beyaz maskenin hayaletin yüzünden zorla çekildiğini hepimiz görüyoruz çünkü.
//php print_r ($fields); ?>
Fikirler sabun köpükleri gibi an be an zihnimizde salınıyor. Hepimiz zihnimizin karanlık köşelerinde onları geliştiriyor, birbirlerine bağlayıp duruyoruz. Peki, kafamızın içindeyken kulağa harika gelen bu hikayeler bizi hangi koşullar sağlandığında bir yazar yapar? Yazarlar aynı metin üzerinde bir ya da birkaç yıl çalışmayı nasıl başarır? Ne gibi zorluklara göğüs gerer?
//php print_r ($fields); ?>
KAN KADAR KIRMIZI Salla Simukka
Altın Kitaplar, Çev: Banu Doğanay Pinter (13,4 cm x 21,5 cm)
BASKI > 2 yıldız
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat ile hukukun kesiştiği noktaya, daha doğrusu olası noktalara doğru ilerlediğimizde, karşımıza ilk çıkacak yapıtların Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı ile Kafka’nın Dava’sı olacağına kesin gözüyle bakabiliriz.