Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin bildiği bir kabusu anlatmanın birden çok yolu var; Holocaust üzerine yazılmış yüzlerce kitap, çekilmiş onlarca film ve belgesel de bunun kanıtı.

//php print_r ($fields); ?>
Karşısına geçip durduğum ya da elime aldığım her müzik aleti evrenin en uzak noktalarından, hatta aklın en uzak noktalarından buralara gelmiş başka bir canlıymış hissi uyandırır bende. Dokunmadığım sürece hareket etmemesi, ses çıkartmaması kendi beceriksizliğimdendir; eğer gerçekten doğru bir iletişim aracı bulabilirsem, anlatacağı çok şey olduğu gibi, mutlaka fiili tepkiler de gösterecektir.

//php print_r ($fields); ?>
Stephen King’i kalın romanlarıyla, o romanlardaki başkarakterler kadar önem verdiği yan karakterlerle, satır arasında anlattığı yan hikayelerle, üzerinde çok çalıştığı diyaloglarla, korkunç olayların arasına sıkıştırdığı kara mizahla tanıyoruz genellikle.

//php print_r ($fields); ?>
Arkasında Dracula gibi ölümsüz bir kahraman bırakırken, kendisinden önceki vampir edebiyatını altüst edip sonra gelecekler için de bir popülerlik yolu açan Bram Stoker, bir kasım günü doğmuştu.

//php print_r ($fields); ?>
Melek ticareti yapılan bir yerde geçti gençliğim. Bir tür köle pazarıydı sanki ve siz âşık olabileceğiniz kişiyi beğenip satın alıyordunuz. O, sesini çıkartmadan peşinizden geliyordu. Kıyasıya rekabet ve çekişmeden sonra elde ettiğiniz meleğinizi yanınıza alıp pazar alanından çıkıyor, en yakın berbere yürüyordunuz. Berber, biraz ağır olsa da özenle meleğin kanatlarını tıraş ediyordu.

//php print_r ($fields); ?>
İskandinav edebiyatı (ve sineması) deyince birçoğumuzun içinde tatlı bir his belirdiğini biliyorum. O bizimkine hiç benzemeyen, buradan bakınca neredeyse efsunlu görünen nevi şahsına münhasır coğrafyadan yazılmış metinler, bizim buralarda hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Ben de konu hikaye anlatıcılığı olunca “Kuzey sever” ekipten biriyim.

//php print_r ($fields); ?>
14 Haziran 1940, Litvanya’nın başkenti, Moskova’dan gönderilen ültimatomla sarsılıyor. Kızıl giyinmiş Azrail, II. Dünya Savaşı’nın bulutları üzerinde, orağıyla çekicini tehditkar bir biçimde Baltık devletlerine savuruyor. Rus İmparatorluğu’nun “Ancien Régime”ini kendi kanında boğmuş olan Sovyetler, bir konuda selefiyle bütünüyle hemfikir: Rus İmparatorluğu’nun agresif XIX.

//php print_r ($fields); ?>
Norman Mailer, Dövüş kitabında, efsanevi boksör Muhammed Ali’nin ünvanını geri almak için George Foreman ile yaptığı -dünya boks tarihinin gelmiş geçmiş en önemli- karşılaşmanın hikayesini anlatıyor.

//php print_r ($fields); ?>
Yukarıdaki alıntı Ernst Jünger'den. On dokuzuncu yüzyılın son dönemecinde, 1895’te, Heildelberg’de doğan Jünger, lise çağında Fransız Yabancı Lejyonu’na katılır. Babasının araya girmesiyle hemen oradan ayrılır. Birinci Dünya Savaşı’yla, gönüllü olarak cepheye gider. Almanya’nın yenilgiye uğradığı savaştan sonra da orduda kalır.

//php print_r ($fields); ?>
Gözümün önünden gitmiyor: Bir bakan, bir orman ve su işleri bakanı üstelik, Diyarbakır’da –belki de– nefsi müdafaa amacıyla av tüfeğiyle vurulmuş ve sonra “nesli tükenmekte olan” statüsüyle doldurulup kürkü fönlenerek ve makyajlanarak cam bir fanusun içinde sergilenen leoparın önünde poz veriyor. Dişlerini göstererek gülüyor bakan, bir yandan eliyle leoparı işaret ederek.
