Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Hamdi Koç'un Yalnız Kaldınız, Peyami Bey! romanı uzun, karlı ve ölüm sessizliğinde bir geceyi alabildiğine uzatıyor. Bir romandan da bunu beklemez miyiz: Yani zamanı, mekanı, olayları genişletmesini, derinleştirmesini ve giriftleştirmesini. Hamdi Koç da bunu yapıyor; zamanın alabildiğine yavaşladığı karlı bir geceyi uzatmayı tercih ediyor Peyami Bey'de.
//php print_r ($fields); ?>
Yıllar yıllar önce Türkçeye çevrilen Bartleby ve Şürekâsı kitabıyla tanıdığımız İspanyol yazar Enrique Vila-Matas hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşmış, pek popüler olmasa da ismi okurlar arasında kulaktan kulağa fısıldanıp kitabı elden ele dolaşmış, yeni bir kitabının çevrilmesi içten içe umutla beklenir olmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Yunan mitolojisindeki Tanrılar, tıpkı başkalarında olduğu gibi, bir acayip. Kimsenin aklına gelmeyecek şeyleri yapıyorlar; bazen bir dağın tepesinden keyifle savaş izlemeye koyuluyor, bazen de ilginç sorular sorup eylemlere girişiyorlar.
//php print_r ($fields); ?>
Video oyunları asla sadece sıradan vakit geçirme nesneleri değiller. Soyut düşünme ve analitik seçenekler üretme becerisini geliştirme hususunda çok iyiler. En basitinden, Age of Empires benzeri strateji oyunlarında da –gerçekten görmek isterseniz– eşsiz bir kamu maliyesinin ve makro iktisadın saklı olduğunu fark edersiniz.
//php print_r ($fields); ?>
20. yüzyılın en önemli toplumsal hareketlerinden sayılan ve hiç umulmadık sonuçlara yol açan İran Devrimi, 1979’dan itibaren sanatçıları, yazarları ve entelektüelleri öğüten bir mekanizma halini almıştı. Büyük suskunluk, baskı ve sansür İran’a dalga dalga yayılırken bunu kabullenmeyenler ülke dışına çıktı, cezaevine konuldu veya sürgüne gönderildi.
//php print_r ($fields); ?>
Alper Canıgüz yüksek ritimli, okuru merakta tutan, keyifle akan metinler kaleme almakta; şaşırtıcı konu ve temalar seçmekte pek mahir. Bu bakımdan son romanı Kan ve Gül: Bir Kara Dejavu da okurun beklentilerini karşılayacak düzeyde. Bu romanı esas dikkat çekici yapan ise, Canıgüz'ün inşa ettiği başkarakterin Türk romanında bir kırılmaya işaret ediyor oluşu.
//php print_r ($fields); ?>
Temas ettiğimiz herkesin ve her şeyin birbirleriyle rastlantısal ilişkiler kurup bu kaotik rastlantısallık içinde aslında tek bir şey değil de, birçok şey ve hiçbir şey olduğu bir dünyada yaşamamıza rağmen, bu çokbilinmeyenli denklemi kabullenmek yerine, onu açıklamaya meyilliyiz.
//php print_r ($fields); ?>
İnternetin ve özellikle de Instagram’ın hayatımıza girmesiyle büyüyen kitap pazarı bugünlerde kahve yanı kopya fotoğraflarla hızla tektipleşip birçok kitabı bayağılaştırırken önümüzü görebilmek iyice zor hale geldi. İyi okurun yeni yazar keşfinin peşinde olduğunu görmek istiyoruz oysa. Yeni yazarlar girsin istiyoruz hayatımıza bu bitmek bilmeyen bollukta.
//php print_r ($fields); ?>
Zgymunt Baumann, “özgürlük sınırsız gibi algılanınca özellikle kişinin içinde büyük bir karmaşa doğar” diye bir laf etmişti vakti zamanında. Hemen hepimizi bağlayan sorumluluklar, aslında özgürlüğümüzün sınırını çiziyor. Peki, sınırın silindiğini düşünüp ipleri salıverirsek? Luigi Pirandello'nun kahramanı Mattia Pascal bu soruya kendince verdiği yanıtlardan doğan ikilemden mustarip.
//php print_r ($fields); ?>
China Miéville –okurlarının da bildiği gibi– eserlerinde politik duruşunu sergiler, “öteki” kavramını irdeler, modern insanın, uygarlığın sıkıntılarını başka dünyalar üzerinden anlatır. Elçilik Kenti, bu özelliklerin tamamını barındıran, bu yüzden de Miéville’in sadık okurlarını şaşırtmayan bir roman. Başka dünyalarla aynı dili konuşabilir miyiz?