Şiir Arşivi

Şiir // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
kanatlarında bir çığlıkla iner yağmur. çocuk
önce şöyle bir sonra ısrarla bakar hayata.
korkar ve ağlamaya başlar. toparlandığında
boyu uzamıştır ve aklı annem!
orada, o akustik boşlukta kalmıştır.
orada, o akustik boşlukta annem!
yüzdüm, yüzdüm geldim ki kara bitmiş,
hayat çizgimin mehtabı yol ayrımında.
biz babamla düşündük.

//php print_r ($fields); ?>
Ferruh Tunç
Şifa dağıtıyor ölü bir tarihin hortlakları
24 Saat açığız diye haykırıyor
buna karşın yarın acenteleri
Heveslerin insanıysa şaşkın
Yurttaşın zihni parçalanmış
“bakınız..” diye giriyor söze, kadrolu televizyon tartışmacımız...

//php print_r ($fields); ?>
Müzikli evden hızla uzaklaşıyoruz. Üstümüzde
barıştan kalma derme çatma direkler.
Asma dallarında sarı kuşlar
büyük gökyüzünü gagalıyor.
Sakin görünmeye çalışın,
kurtulun gereksiz ağırlıklardan
açılır kapanır bir sağlamlık olsun
aklınızda.
Açıklamaya kalkmayın apaçık olanı,
dünkü bulunduğumuz yer
bugün bizden çok uzak.

//php print_r ($fields); ?>
Annem tuz almaya gönderdi beni
O gün bugündür eve dönmedim
sokakları çocuk adımlarıyla
caddeleri suçlu telaşıyla geçtim
zamana açılıyordu bütün pencerelerim
anıya dönüşebilecek kelimelerle kurdum
şiirlerimi
kaybolduğum bütün dağlarda
bulutlar annemin yüzüne benziyordu

//php print_r ($fields); ?>
1/
sizi yalnız gecelerde dinleriz
sökülmüş ilmekleri seslerin.
2/
havalanır kımıldarsa pencere
giz ve gecikmiş bir saat sekiz.
3/
tedirgin ekimi ikiye böler
:bir resim ve bir keder.
4/
hüznü sever
ve üşüyen ellerini,
su dolu oyukların.
5/
susunca,
illüzyon oturur karşı koltuğa

//php print_r ($fields); ?>
İşte buluştuğumuz yer
ölülerimizle, eski sevgililerimizle,
yaprakları savrulan çınarın altında.
Şimdi daha solgun
karşı kıyıdaki mor dağlar,
sıvası dökülmüş saat kulesi bile
vazgeçmiş zamanla yarışmaktan.
Oysa biz yeniden anlatmak için
burdayız
ezberimizdeki masalları,
yeniden yeşertmek için yangının yakıp

//php print_r ($fields); ?>
dağ yolları tellerle çevrili
sana gelmediysem kuzey şafağından
sızılar çekecek askerdeki nişanlı
doğru kadeh sarı gösterir şarabı
diyecek bir keresinde
gövdeli ve genç bir şarap
kırılmaya uğrayan bir ışık aramızda
süs ağacı, deve ağacı, benden sana yamalı

//php print_r ($fields); ?>
tüm bu ağrı
hatırlamak için belki
alın kemiğinin altında
taşıdığım kusuru:
benden doğdun,
adın başka dilde söylendi.
aslında konuştum, kekeme.
ucundaydı kelimeler dilimin
kaldılar orada
yuttum zaman ile
her bir harfini zehir ile.
zarif oğlum sonra babam
diyemedim ah bil ki,
yan yana düşmeyen fotoğrafımızda

//php print_r ($fields); ?>
bulunca taşı sanki kadim yontular buldun yıpranmış bir denizdi tanrı, o eskil doku o apoletsiz amiral üniforması sen bedenine sığmayan şaman bir avuç kemik savur göğe gördüğün kim, bak aslında suretini izliyor suretin insansın ya da bir şeysin | geçmişin kalın sesini duydun ve yanılgının huzursuz güzelliğini gövdenin teknesine bindirdiğin o ateş görmüş hevesli semender Nuh’un sudan ağır korkusu çoğaldın kendi izini sürmekten kül, tekrarın mıdır sor otuz iması gibi bir durağın hepsi bu işte gittiğin geldiğin |

//php print_r ($fields); ?>
Gecenin geleceği yok Bukalemunlar işgal etmiş kaderi
Su yavruları karaya çıkıyor El, ayak da isterler şimdi
Ormandayım Ağaçların hepsi delirmiş
Aya kalsa ben gökyüzündeyim, o yeryüzünde seferi
