Arşivi
// En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bazı yazarların kaderleri böyle, ne yapsalar, ne kadar ödül alsalar –buna Nobel Edebiyat Ödülü de dahil- olmuyor, hayat ve özellikle edebiyat camiası onları anlaşılmaz bir şekilde pas geçiyor. Bu yılın Nobel Edebiyat ödülünü alan Romanya doğumlu Herta Müller de işte bu türden bir kadere sahip... Öncelikle her yıl Nobel’in klasik tartışmaları onun üzerinden de yaşandı elbette.
//php print_r ($fields); ?>
Hep derim, çoksatan kitaplarla aramda bir aşk-nefret ilişkisi vardır, elim onlara gider gider de gelir, sonrasında çoğu zaman bile bile lades olmanın getirdiği hayal kırıklığı, az zaman ise hayret verici bir sevinç kaplar içimi...
//php print_r ($fields); ?>
Orhan Pamuk’un Harvard Üniversitesi’nde verdiği derslerin notlarından oluşan ve yaklaşık bir buçuk yıl önce Harward Üniversitesi Yayınları tarafından kitaplaştırılan çalışması “Saf ve Düşünceli Romancı” bildiğiniz gibi artık Türkçede. Pamuk’un roman sanatı üzerine verdiği dersleri merakla okumamak mümkün değil elbette.
//php print_r ($fields); ?>
Dışarıdan bir müdahaleyle yürütülen, bir yanıyla zoraki bir toplumsal dönüşümün içinde bazen birer birer, bazen topluca ayıklanıp, kenara atılıyoruz ne zamandır. Öyle de çokmuşuz ki ayıkla ayıkla bitmiyormuşuz sanki. Ne ekonomik hesaplar, ne politik el değiştirmeler fikrimi değiştiremiyor artık.
//php print_r ($fields); ?>
Amerika’da yapılmış bir araştırmanın neticesi: “Edebiyat erkeklerin tekelinde” (Sabitfikir, 02.04.12), diyor. Bu sonuca varmak için, üstelik de tüm dünya edebiyatında, hiçbir araştırmaya gerek yok ki. Görünen köy kılavuz hiç istemiyor.
//php print_r ($fields); ?>
“Epik fantezi ustası”... Bu, Clive Barker’ın hemen her kitabının üzerine vurulan bir damga...
//php print_r ($fields); ?>
“Bir tarafta siyasi, toplumsal, ekonomik, ideolojik olguların bolluğuyla dünya; diğer taraftaysa yalnız görünen, aynı anda pek çok anlama geldiği için her daim müphem olan eser(...) bir kıtadan diğerine karşılıklı sinyaller gönderilir, bazı suç ortaklarının altı çizilir. Fakat esas olarak her iki kıta özerk bir şekilde ele alınır: İki coğrafya birbiriyle pek çakışmaz”. Edebiyat ve dünya...
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyatın eleştiri yolları tıkalı... Sanki bir komplo teorisi… Kimler okumuyor bin bir güçlükle yazılan eleştirileri; kimler yazmıyor, yazdırmıyor... Dışarıdan, en dışından baksanız, toplumcu bir karşı hareket sanırsınız, kitaplara karşı düzenlenmiş. Edebiyata usul usul sokulan bir hançerle mi karşı karşıyayız? Bunu düşünmek, söylemek bile ihanet gibi geliyor kulağa ya, öyle değil.
//php print_r ($fields); ?>
Bihter aynaya bakar; çırılçıplaktır, serin havayı içine çeker, ona gülümseyen aynanın içinde kendisini seyrederek aynadaki aksinden sevda umar, donuk gümüş levhaya çizilmiş beyaz resminin yanında sanki derin, ziyasız, hülyasız bir uykudaymış gibi yalnız kalmak ister… Bihter aynaya bakar; Halit Ziya tutunamamış kahramanların onaramadıkları ruhsal yaranın sahnesi olarak aynayı Türk romanına sokar
//php print_r ($fields); ?>
Yalılarda yaşayan kadınlar sepetlerini pencerelerden denize sarkıtarak balıkla doldurur, Beşiktaş ile Ortaköy göz alabildiğine çilek tarlalarından geçilmez, Hamiyet Yüceses Tepebaşı’ndan okudu mu Kadıköyü’nden duyulurmuş...