Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



İçimizdeki iblis: Kibir

Ingeborg Bachmann, “Faşizm iki insan arasındaki ilişkide başlar,” sözünü 1973’te söylemişti. Üzerinden beş yıl geçtikten sonra Iris Murdoch’un Deniz Deniz romanı yayımlandı. Türkçeye yakın bir zaman önce çevrilen roman, faşizmin, birinin öteki üzerinde kurduğu tahakkümün nasıl da “iyi niyetli” bir görünüme bürünebileceğini gösteriyor.



AŞKTA DA ŞİİRDE DE PARAŞÜTSÜZ ATLANIR

Günümüzde şiirin okur kaybettiğine inanmadığım gibi, şiirin bir sıkışmışlık hali içinde olduğunu iddia eden ediplerin de, asıl kendilerinin iki arada bir derede sıkışayazdığını düşünüyorum. Şiir okur kaybetmedi, çünkü (manzumeleri saymazsak) şiir okuru üç aşağı beş yukarı hep bu kadardı zaten; ihtiyati tarih sürecinde. Biz, karşıdan karşıya geçmeyi beceremiyorsak, suç kimde?

 



Paralel atıf evrenleri

Ömer Ayhan’ın ikinci romanı Şehrazat, The East (İranlı anneden doğma ABD’li yönetmen Batmanglij’nin 2013 yapımı) filmine atıfla “Her şey ya öldü ya da ölüyor” epigrafıyla başlıyor. Bir bölümde Sinema Delisi Kız karakteri, “Prenses Şehrazat Avrupalı olsa geldiği yer pekâlâ Venedik olabilirdi,” diyor.



Pullar da ağlar

Hayatın büyük bir boşluk olduğu hissi, insanın kendini kendiyle karşı karşıya getirdiği en büyük imtihanı olmalı. Hal böyle olunca neye ihtiyaç duyuyorsak, cevaplarımızın içini onunla doldurmak mümkün. Tanrının işaretlerini aramak, hazzın tadını çıkarmak, zengin olmak, aşkı ya da komployu tasarlamak…

 



İstanbul'un en çok Ankara'ya dönüşünü...

Geçtiğimiz sonbaharda Levent Cantek’le Sakarya’da denk gelmişiz, çorba içiyoruz, masada birkaç Ankaralı dost daha. Ankara’yı neden sevdiğimi anlatıyorum onlara. İstanbul’da doğmuş, büyümüş biri olarak yolum bir gün Ankara’ya düşmüş ve bir şey olmuş şehirle aramda, anlatması zor, çok sevmişim bozkırı, onun Turgut Uyar sarısını, bırakıp eve dönememişim.



Yorgun ve yıkılmış bir köprünün anlattıkları

Cennettin Dibi ve Cehenneme Övgü kitaplarıyla en azından bir kuşağın ezberini bozmuş olan Gündüz Vassaf, bir söyleşisinde Mostar Köprüsü’nün yıkılışından sonra halkın üzüntüsünü şöyle anlatıyor: “Adını hatırlamadığım bir yazar, ‘Aramızdan kardeşlerimiz, annelerimiz, babalarımız öldürüldü.



Gerçek dünyanın aynısı, biraz daha tüylüsü

Şey nedir? Evet şey. Bir sözcük. Ben yazdım, siz okudunuz ve aklınızda bir imge belirdi. Eşya canlı üçüncü tür varlık ıslak beşinci boyut iğrenç tanıdık mavi korkunç kocaman boşluk zerre gaz toz bulut ağır. Hiçbir kısıtlaması yok şey olmanın. Tarif etmeniz de gerekmiyor.

 



Ağaçlar'ın Dilinden Anlıyor Muyuz?

Ağaçlar’ın dilinden anlıyor muyuz? Yazıldığı dil Almancayı kastetmiyorum elbette, bu yazıda üzerinde duracağım dil evrensel, doğanın dili. Peki ağaçların sesine kulak vermemize vesile olan şey ne? Bir kitap. Hermann Hesse’nin bütün eserlerinin bulunduğu 20 ciltlik baskıdan Volker Michels tarafından derlenmiş Ağaçlar dilimize çevrilerek Kolektif Kitap etiketiyle okura sunuldu.



Rüşdi’den bir küreselleşme masalı

Ayaklarının Altındaki Toprak, bu yıl okuyacağınız en ilginç birkaç romandan biri olacak, buna şüphe yok. Bir benzeri daha olmayan bir metinle karşı karşıyayız. Toni Morrison’un ‘küresel roman’ sıfatıyla tanımladığı, 800 sayfayı aşan bu Rüşdi kitabı, referansları bütünüyle popüler kültür tarafından belirlenmiş bir dünyada geçiyor.



Kenzaburō Ōe'nin güncel tanıklıkları

Temmuz 2014’te kaybettiğimiz, apartheid rejimi karşıtı edebi bilincin en verimli temsilcilerinden Nadine Gordimer, şiiri ve kurmaca düzyazıyı “içeriden tanıklık” olarak tanımlar.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.