Dosya Arşivi
Dosya
//php print_r ($fields); ?>
Çağdaş Japon edebiyatının önemli bir özelliği var. Kendi modernizmini kurup bir yandan onunla hesaplaşırken; korkudan, gerilimden, fantastikten, gerçeküstünden hiç çekinmiyor, bütün bunları edebi olarak reddetmiyor. Bu özelliği onu Türkçe edebiyattan da çok farklı kılıyor şüphesiz.
//php print_r ($fields); ?>
Hıfzı Topuz, eserlerini, birçoğumuzun belki de ortaokul yıllarından hatırlayacağı mavi çizgili A4 kağıdına özel (ucu kesik) bir dolmakalemle yazıyor. Dolayısıyla, bir süredir örneğine pek rastlamadığımız şekilde bilgisayarsız bir çalışma masasıyla karşılaştık. Bir de, odanın uzak bir köşesinde de yeşil bir daktilo duruyordu yalnızca.
//php print_r ($fields); ?>
Oktay Akbal’ın öyküleri günlük hayattan kesitler sunar. İnsanın duygularına, insanın hayatının geçtiği dış mekânlara odaklanır. Yaşanan mekânlarla, şehirlerle insanı bütünleştirir 28 Ağustos 2015 tarihinde kaybettiğimiz Oktay Akbal’ı İpekli Mendil yazarlarından Betül Tekeli’nin hazırladığı A’dan Z’ye Oktay Akbal sözlükçesiyle anıyoruz.
//php print_r ($fields); ?>
Basılmış kitaplara ya da doğrudan isimlere verilen ödülleri bir kenara bırakırsak; daha önce herhangi bir yayında yer almamış, bir kitapta yayımlanmamış eserlerin kabul edileceğinin duyurulduğu edebiyat yarışmalarının şartnamelerindeki şu cümle hemen hepsinde ortaktır neredeyse: “Edebiyatımıza yeni isimler kazandırmak...” Böyle bir amaç belirlenmiş olmasına karşın, birçok yarışma sonucunda ödül
//php print_r ($fields); ?>
A.: “Farz edin ki, taş binaya giden sokakta bir kahve, kahvenin önünde de yaz-kış bir adam var. (Binanın içinde dev bir avlu, avluyu çevreleyen merdivenlerde insan boyunu aşan tel örgüler… Kimse kendini aşağı atmasın diye. Çünkü insan hayatı, taşlarda parçalanmayacak kadar değerli son bir-iki yüzyıldır. Dışındaysa döne döne beşinci kata dek yükselen bir yangın merdiveni.
//php print_r ($fields); ?>
2000 yılında Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ının 10. Yıl Özel Baskısı’nı elime aldığımda çokça heyecanlandığımı hatırlıyorum. “Mecburen” beyaz renk ağırlıklı kapakla çıkmış ilk baskısına sahiptim ama şimdi, kapkara sert kapaklı haliyle, dokusu daha çok hissedilen kağıdıyla ve üstelik Orhan Pamuk’un önsözü, çizimleri ve elyazısı örnekleriyle birlikte yeniden okuma bahanem olmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Godot’yu Beklerken adlı oyunuyla tiyatro tarihinin akışını geri dönüşmez bir biçimde değiştirmişti Samuel Beckett. O aynı zamanda 1969 yılında kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü karşısında sevinmek şöyle dursun, ödülün beraberinde getirdiği şöhret karşısında kendini boğulmuş hisseden bir münzeviydi.
//php print_r ($fields); ?>
Bugünün edebiyatında yazarlar artık yapıtlarını sadece kendi dillerinde yazmakla kalmıyor, geniş bir kitleyi, neredeyse tüm dünyaya yayılmış bir piyasayı düşünerek hareket edebiliyorlar.
//php print_r ($fields); ?>
Yönetmen David Cronenberg, yakın zamanda Türkçeye kazandırılan ilk romanı Tüketilmiş ile kamera arkasından klavye başına yumuşak bir geçiş yapmış gibi görünüyor.
//php print_r ($fields); ?>
20. yüzyılın en önemli bilimkurgu yazarlarından biri Ray Bradbury. 5 Haziran 2012’de hayatını kaybettiğinde arkasında başta Mars Yıllıkları ve Fahrenheit 451 olmak üzere birçok ölümsüz eser bıraktı.