Göğü gördüm imkâna tutuldum düşü sevdim
dalıp çıkmalarım "orda bir şey"e dönüktü
kaç kez bir şey, başka bir şey
sıçradım hem yittim
hem belirlendim
derin durdum, teknenin altına girdim
sarstım
sarsıldım vuruşun gitgide usta vuruşuydu
sustum düşe düştüm
senin mi kan, yaralarımdan mı
hey kaptan
ne balinayım ben şimdi inadı içinde
ne senin mavi balinan


Gülten Akın (23 Ocak 1933): Şiirinde iyilik olduğu kadar kötülük, acı olduğu kadar başkaldırı, aşk olduğu kadar ayrılık, insanlar olduğu kadar da doğa var. Yarım yüzyılı aşkın edebi pratiği, hem özgün bir şiirin kuruluş öyküsü, hem ülkemizin toplumsal tarihinin edebiyata yansımasıdır. Anne olmak, dahası 12 Eylül’de zindanda direnen bir gencin annesi olmak, açlık grevinde ölüm pahasına zorbayla onur savaşına tutuşan gençlerden birinin annesi olmak; bu duyguyu hiç saptırmadan, bozmadan, abartmadan, incitmeden, akılcılaştırmadan şiire dönüştürme eyleminin adı olmuştur Gülten akın. Kırk İki Günün Şiirleri, bedenleri fırtınalar içindeki annelerin zindandaki çocuklarına gönderdikleri “dayan” sesinin, o uzun çığlığın notalı ağıdını, ilahilere benzer yakarış ve umudunu yazdı. Yalnızca ülkemizde değil, Arjantin’den Balkanlar’a, dünyanın her yerinde acı çeken annelerin şiirini. Ardından gelen Sevda Kalıcıdır, Sonra İşte Yaşlandım, Sessiz Arka Bahçeler, Kuş Uçsa Gölge Kalır kitapları bu direnişi yaşayan annenin başka türlü, kendi kendine, içten içe ağıdı oldu. Acıyla, acıya karşı savaşımla yaşamış bir kuşağın, analı babalı, oğullu kızlı dünyasında direnirken yücelmenin, yücelirken de boşluğa düşmemenin şiiriydi son dönemde yazdıkları. Hayat olguları, içerilmek ya da dışlanmak için iyice ölçülüp tartılmıştır bu şiirlerde. Anacıl bir şiirdir. Anaçlığı tartışılmaz olan şairimizin, buna rağmen dışsallaştırdığı şeyler daha fazladır. Bu da şiirini bir yargı, bir beğeni, bir anlayış şiiri; güçlü frekansları olan bir duyum şiiri yapmaktadır. Duyum şiiri olduğu kadar da biçim şiiridir. 1955’ten bu yana, bütün şiir akımlarının içinden neşeyle geçen bir şiirdir bu; bununla birlikte halk şiirinin değerlerini de yetkin bir biçimde taşıyan bir şiirdir. Modern ve geleneksel tüm şiirimizden feyz almıştır. Bunca yüklenmeye karşın, ağırlıksızdır, zorlamasız ve uyumludur. Gülten Akın, Türkçenin bir kazancı, bir şansı olmuştur. Dünyadaki yaygın dillerden birinde, örneğin İngilizce ya da İspanyolca, yazmış olsaydı, dünya çapında bir ünü olurdu. Türkçeyi onurlandırmış olması da bizim kazancımızdır.

Yeni yorum gönder