Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Murakami'nin Türkçedeki son öyküsü Fırın Saldırısı, Murakami sevenleri sevindireceğe benziyor. Müellifin aynı tema üzerinde farklı zamanlarda yazdığı iki öyküden ve öyküye eşlik eden harika illüstrasyonlardan müteşekkil olan bu kitap, yalnız Murakami'yi halihazırda takip edenler değil, yazarın geniş külliyatına başlamaktan çekinenler için de ilgi çekici bir okuma vaat ediyor.
//php print_r ($fields); ?>
Aristoteles’e göre insanın işi ya da insansal iyi “ruhun akla ve erdeme uygun etkinliği”dir (Nikomakhos’a Etik, Kebikeç Yayınları). Bugün doktorluktan tutun da öğretmenlik, avukatlık, gazetecilik, aşçılık, terzilik, ayakkabı tamirciliği ya da inşaat işçiliğine varana kadar bütün mesleklerde etik sorunların kol gezdiğini görüyoruz.
//php print_r ($fields); ?>
Genel tarih anlatılarına, eğer işin uzmanı veya ilgilisi değilsek, şüpheyle yaklaşmaz anlatıları olduğu gibi kabul ederiz. Bunda ilkokul sıralarından itibaren gördüğümüz tarih dersinin payı büyüktür. Derslerde devletler, savaşlar, antlaşmalar minvalinde öğretilen dünya ve ülke tarihi genel çerçevesiyle zihnimize yerleşir.
//php print_r ($fields); ?>
Japonya’nın, 1800’lerin ortalarından itibaren İmparator Meiji önderliğinde başlayan Batı’ya açılma hamlesi, ülke insanı için bir “sorun”a dönüştü. Bilimsel ve teknik anlamda yüzü Batı’ya dönük olmasına rağmen toplumsal bağlamda geleneklerine sımsıkı sarılan Japon halkı, Avrupa’dan gelenlerin bohçasındaki kültürle bir bocalama devrine girdi.
//php print_r ($fields); ?>
Yeni bir yazarla tanışmak, oldum olası heyecanlandırmıştır beni. Yeni yazardan kastım, ilk eserini yayımlamış bir yazar değil tabii. Hatırı sayılır, önemli yapıtlara imza atmış olmasına rağmen, benim ilk defa bir eserini okuma fırsatı yakaladığım yazarlardan bahsediyorum. Çünkü okuduğunuz o ilk kitap hoşunuza gitmemişse, yazarın diğer kitaplarına önyargıyla yaklaşabiliyorsunuz kimi zaman.
//php print_r ($fields); ?>
1918’de Berlin-Dada’ya yaptığı başvuru kabul edilmeyince, ertesi yıl bir manifesto yayımlayıp kendi sanat hareketi olan (bir kolajında kullandığı Kommerzbank’tan türettiği) “Merz”i tanıtıyordu Kurt Schwitters.
//php print_r ($fields); ?>
Kâmil Erdem, iki yıl önce yayımlanan ilk öykü kitabı Şu Yağmur Bir Yağsa ile dikkatleri üzerine çekmişti. Bunun ilk nedeni, yetmişli yaşlarında öyküye geri dönen birinin kaleminden çıkmış olmasıydı. Ancak öyküleri okuduğumuzda, Türk edebiyatını bunca yıl kendinden mahrum ettiği için hayıflanmıştık.
//php print_r ($fields); ?>
1935’te, henüz 26 yaşında, doktorasını yeni tamamlamış bir sanat tarihçisi olan Ernst Gombrich, dünya tarihini sevdirmek amaçlı bir kitapçık yazmayı denemiş: Almanca yazdığı kitabın başlığı “Genç Okurlar İçin Kısa Dünya Tarihi.” Böylesi geniş bir konuyu 40 kısa bölümde açıkladığı kitap klasikleşmiş sonradan.
//php print_r ($fields); ?>
Latin Amerika’nın Poe’su olarak bilinen, kısa öykünün büyük isimlerinden Uruguay asıllı Horacio Quiroga’nın 1917 tarihli Aşk, Delilik ve Ölüm Öyküleri, ilk kez Türkçeye çevrilmiş oldu. Quiroga’yı bizimle tanıştıran bu ilk kitap, yazarın kendi seçkisi olması açısından ayrı bir kıymete sahip.
//php print_r ($fields); ?>
“Soykırım” kelimesinin gücünü ve muhatabını sorumluluk almaya zorlayan doğasını yadsıyan pek çıkmaz, fakat bu kavramı insan ırkı dışındaki canlılar için de kullananlarla nadiren karşılaşıyoruz. Oysa on bin yıl kadar önce Amerika kıtasındaki büyük memelilerin dörtte üçü yeryüzünden silindi. Bu toplu ölümlerin sebebi neydi peki?