Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Emel Koç’un “Behice – ‘Bir devrimci... Bir kadın... Bir anne...”’ kitabını okurken, olmaz ya, bir insanı bir tek sözcükle tanımlamak nasıl olur, olabilir mi, böyle bir tanımlama yapılması durumunda yanlış payı ne olur gibi şeyler düşündüm. Emel Koç da sanırım aynı düşüncelerle Behice başlığının altına, üç sıfat eklemiş. Tümü doğru.
//php print_r ($fields); ?>
İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın bu yıl 18.'sini düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali, 10 Mayıs'ta başlıyor. 1989'dan bu yana düzenlenen festival, 2002 yılından itibaren iki yılda bir gerçekleşiyor. Yani iki yılda bir sahneler arasında mekik dokuyabiliyoruz. Yerli ve yabancı birçok konuğun yer aldığı festivalde bu yıl yurtdışından sadece beş oyun sergileniyor.
//php print_r ($fields); ?>
Yaz başlarken insanlara mutlaka edebiyatla ilgili önerilerde bulunulur; sanılır ki herkes sıcağın ve tatilin etkisiyle sanatın hakimiyeti altına girer. Oysa yazın ruh daha da hafiflerken beden değerini yitirir, algının fiyatı artar. Acının yakasına yapışılmalıdır böyle durumlarda. Neden mi;
//php print_r ($fields); ?>
Keiji Nakazawa, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişini ilan eden atom bombası dehşetinin ilkini Hiroşima’da, 6 Ağustos 1945’te ailesiyle birlikte yaşadı.
//php print_r ($fields); ?>
"Batılı olmayan kültürlerde, kendileri tarafından aktif olarak iletilen ama yetersiz biçimlendirilmiş bir modernleşmenin sonucunda, sekülerleşmenin ve dünyagörüşsel çoğulculuğun zorlamalarından kaçamazlar.
//php print_r ($fields); ?>
Beat Kuşağı’nın yaratılarına teğet geçen ya da bunları kavrayamayanların sığındığı en önemli bahane “bu heriflerin kafası güzel, kafası güzel olmayan okur ne etsin Beatleri” biçiminde.
//php print_r ($fields); ?>
Aklımı Gezi Parkı’ndan alıp, edebiyatın hülyalı alemine getirmenin her şeyden zor olduğu, bir kitabın başına oturup, kendimi sokaktan soyutlayarak kesintisiz okuma yapmanın imkansızlaştığı günlerde, bir kitap okumayı başardım. 19 günde 319 sayfa!
//php print_r ($fields); ?>
Hemen herkesin bir gün anlatmak üzere beklettiği güzel bir hikayesi vardır. Bu hikayeler sabırla yıldızının parlayacağı anı bekler durur. Bazısı söylenmeden kalır, bazıları dilden dile aktarılıp anonimleşir.
//php print_r ($fields); ?>
Mizahın hiç eğlenceli olmadığını düşünen insanların tarafındayım; yanlış anlaşılmasın sakın – mizahın bizi güldürmesinin saçma olduğunu ima ediyorum.
//php print_r ($fields); ?>
Günümüzden çok uzak bir zamanda başlıyor hikaye. Ayasofya’nın inşa edilişinin üzerinden neredeyse iki bin yıl geçtiğine göre, 2500’lü yıllardayız. Mekan İstanbul.