Arşivi
// En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Dünyanın en çok satan yazarlarından Paulo Coelho’nun korsan kitaba destek veren açıklamasının haberini okuduğumda aklıma Sabit Fikir’in bu ayki dosya konusu geldi hemen.
//php print_r ($fields); ?>
Türkiye’den iki yazar dünyanın en önemli polisiye yazarlarını çatısı altında toplayan Uluslararası Polisiye Yazarlar Birliği’nin yabancı dillerden İngilizceye çevrilen nitelikli polisiye romanlar listesine girmeyi başardı.
//php print_r ($fields); ?>
Uzun zamandır aklımdan hiç çıkmayan bir tamlama: Cehalet felaketi. Gezi direnişiyle ilgili yazılan bir rep şarkısının içinde geçiyor. “Bu yaşadığımız cehalet felaketi…” Yapıştı dilime çıkmıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat eseri nedir? Bir kitabın edebi değeri nasıl, hangi ölçütlere göre anlaşılır, yaratıcısıyla arasında ne tür bir bağ vardır? Ve bir nesne olarak “kitap”la okurun ilişkisi hangi düzlemlerde gelişir? Edebi eserlere karşı çoğunlukla unuttuğumuz ya da özümlediğimizi sandığımız sorular bunlar.
//php print_r ($fields); ?>
Yaz ilerlemeye başladı iyiden iyiye, hal böyle olunca adettendir başıboş yaz okumaları yapmak da, önermek de… Evdeki kütüphane, bir sahaf olsa, orada öylece duran kitapların yeri anlam kazanır. Rüzgar esse serin ya da odada bir yerde bir pervane, sayfalar aralanır esintinin etkisiyle kendiliksizce… Yaz, kitaplara, okumalara kalır…
//php print_r ($fields); ?>
İçeriği ne kadar edebi olursa olsun, kendisine bir değer biçilip piyasaya sürüldüğü anda artık bir metadır kitap. Okur ise alıcı.
//php print_r ($fields); ?>
“Mutlu gündüzlerin güzel düşleri tarafından desteklenmese, beslenmese, şiirleştirilmese nice olurdu gecenin o büyük düşleri?” Zengin bir hayali, istikrarlı bir düşünceye ‘indirgeyen'den, istikrarlı bir düşünce çerçevesinde yorumlayandan şair olur mu? Ya, gecenin büyük düşlerine kapılıp da gündüz düşleri kurmaktan korkanlardan? Olmaz diyor Bachelard.
//php print_r ($fields); ?>
“Tarih, zannedildiği gibi masum bir malumat küpünden ibaret değildir. İçinden niyetlerimiz geçer, arzularımız, hayallerimiz, hayal kırıklıklarımız ve hınçlarımız geçer. Hasım cepheye yollanacak en müsait ‘bomba’lar tarih cenahında depolanır. Tarih üzerinden kendi cephemize de, karşı tarafa da yollanan mesajlar, ideoloji postanelerinin soğuk damgalarını taşır.”
//php print_r ($fields); ?>
Dil üzerine düşünenler bilirler, dilden başka bir hayatımızın, dilden başka bir dünyamızın olmadığını. Duygusal ve zihinsel bütün sınırlarımızın dille çizildiğini… Bu dünyayı değiştirmenin, sınırları kaldırmanın, sözlerden başlayıp dili değiştirmekle olacağını ise edebiyatçılar bilirler. Anlamı değişen bir sözcük, hayatı da değiştirebilir pekala.
//php print_r ($fields); ?>
İlk önce aklıma Sait Faik geldi nedense. Oysa o yaşamı boyunca edebiyat çevreleri içinde dışlanmayı, beğenilmemeyi, ötelenmeyi zarif ve iç burkan bir şekilde kabul etmiş gibiydi. Beğenmezler beni, hem belki de haklılar, deyip geçerdi. Peki bunun neresi direnmekti? Sait Faik, yazmaya hep devam etmişti.