İçeriği ne kadar edebi olursa olsun, kendisine bir değer biçilip piyasaya sürüldüğü anda artık bir metadır kitap. Okur ise alıcı. Bu ilişkide yazarın satıcılığı, satıcı olma durumu yayınevleri tarafından perdelenir elbette.( Bu ince perdeyi indirmekte sakınca görmeyen, kendini okurlarına/alıcılarına marka olarak sunmaya çalışan bir yazar kitlesi de yok değildir tabii.) Perde incedir, piyasanın kuralları ise vahşi. Bilginin, hayal gücünün ve keşfetme arzusunun peşindeki okur için piyasanın vaadi temelde kandırmacadan ibaret kalır. Zira metalaştırılmış bir şeyse peşinden koştuğunuz, ona hep yabancı kalmak kaderiniz olacaktır, yaklaştıkça uzaklaşmak... Meta dediğimiz şey, alınabilir ve satılabilir belki ama doğası gereği varlığına nüfuz edilemez ki. Edebiyatla, gerçek edebiyatla buluşmak belki biraz da bundan zor.
Austen’i en çok o mu seviyor?
Bir de işin diğer yüzü var tabii. Kitabı bir meta, bir fetiş nesnesi olarak kabul ettiğinizde onu bize ulaştıran çarklar arasında başka metalar da doğar. İlk basımlar, el yazmaları, yazarların hayatları, evleri, mektupları, imzaları… Sabitfikir’in titizlikle hazırlanan güncel haber bölümünün bana esin kaynağı olduğunu hep söylerim. Bakınız son beş günde arka arkaya çıkan satılık edebiyat haberlerine…
“Jane Austen’in el yazmasına 1.6 milyon dolar” (14.07.11) başlıklı ilk haberimizde, İngiliz dilinin en önemli kadın yazarlarından Austen’in bir roman taslağının satılığa çıkarıldığı ve beklenenin tam üç katı bir rakama satıldığı ifade ediliyor. Austen gibi bir yazarın bilinmeyen bir roman taslağının ortaya çıkması eleştirmenler ve edebiyat araştırmacıları/ tarihçileri için kuşkusuz heyecan verici, harika bir haber. Koleksiyoncular içinse ne anlama geldiği ortada... Yayımlamadığı, kim bilir belki de yayımlanmaya bile değer bulmadığı, beğenmediği bir roman taslağına1.6 milyon dolar veren okuru Jane Austen için ne ifade ederdi acaba?
Potter’dan önce Potter’dan sonra
Dergimizdeki bir diğer satılık haberi Harry Potter serisiyle 21. yüzyıl fantastik okurunu çıldırtan, şirazesinden çıkartan J.K.Rowling’den: “Harry Potter’ın doğduğu ev satılık” (14.07.11). Rowling’in çocukluğunun geçtiği evi satan kişi, malını pazarlamakta belli ki usta. Gotik tarzda inşa edilmiş bu 19. yüzyıl evi için “Hogward tarzı”, diyor. Evi alan şanslı kişiye, elde Potter serisi, odaların içinde Rowling’in düşlerini yakalama garantisi de veriliyor tabii: Tonozlu tavan, içeriye süzülen ışık huzmeleri, mahzene açılan yatay kapı… vb. Düşleri elinden alınan modern insana, başkalarının düşleri satılmaya devam ediliyor hala içinden çıkamadığımız bu karanlık postmodern dönemde. Parası olmayanlar kitap okuyarak, olanlar yazarlarını hayatlarına, yaşadıkları mekanlara dahil olarak…
Ben bir distopya rica edeyim, içinde hilton lavabo da olsun…
Geçtiğimiz beş gün içinde yayımlanan son satılık haberi ise J.G.Ballard’a ait: “Satılık: Gelecekbilimci J.G.Ballard’ın evi. Tadilat gerekli.”(12.07.11). Emlak ilanı kıvamındaki bu satılık haberi diğerlerine göre biraz daha gerçekçi. İnsanın etine iğne ve muhtelif kesici aletler batırırcasına distopyalar yazan Ballard, yıllarca bu evde yaşamış, günde on beş saatini bu evde yazarak harcamış. Dostlarını, öğrencilerini bu evde ağırlamış. Hal böyle olunca evin de biraz tamirata ihtiyacı oluyor tabii. Hayatımızda başkasının düşlerine ne kadar açık olursak olalım, o kadar para verdikten sonra şöyle hilton lavabolu bir banyo, Amerikan tarzı mutfak dolapları ve bakımlı bir bahçe olmadan olmaz tabii.
Bende bu yazı şöyle tecelli etti ; işin doğrusu satılık düşler ve satılık düşünceler benim kanayan yaram. Her kitabın arkasında fiyat etiketi gördüğümde bu yara kanar. Bir kitabı tamamlayan yazar, çocuğunu doğumhane kapısında bekleyen baba gibi heyecanlanır. Arkasına etiket yapıştırılan bir kitaba bakan yayınevi ise doğan çocuğun göğsüne takılan maşallahın kaç para ettiğini düşünen kişi gibidir. Yazarların kullandıkları her şeyi bir gün satınalmak mümkündür. Ama ne yazara ne de düşüncelerine sahip olamazsınız. Para için yazılan yazılar yok mudur ? Vardır elbet.. kitabın n getirecğini piyasaya çıkmadan tahmin edip ona göre basan yayınevi değil midir zaten ? Yazar olup aynen kaba tabirle müshil olmuş gibi kitap yazan yok mudur? Her zaman dediğim gibi ömrü ancak birkaç eser yazmaya yetmiş ama dünya edebiyatına kaşesini vurmuş yazarların hepsinin toplam yaşından daha fazla yaşamış ama para kazanmaktan başka bir yer edinememiş yazar(!) sayısında önemli artışın heralde farkındasınızdır. Kitap ne bir arabadır, ne bir evdir ne de alınabilen başka şeye benzer. Kutsaldır, yazıldığı yerdeki bir örümcek ağı yazara o kitabı yazdırmıştır, penceredeki bir kuş, bir yağmur damlası o eserin sebebidir. Kutsallığı para denilen ve her yolla elde edilebilen basit ve değersiz şeyle kirletmeyin.
Yeni yorum gönder