Arşivi
//php print_r ($fields); ?>
Mevsimleri döndüklerinde hatırlıyoruz daha çok, içlerinde yaşamak kolay ama, kış bahara, bahar yaza dönerken ve bilmeden biz de dönüşmeye çalışırken, her dönüşüm vaktinde dilimizde bahar, dilimizde yaz. Bir de hep şüphe, hep bir tedirginlik her seferinde; bahar mı kaçtı, yoksa yaz hiç mi gelmeyecek, gibi...
//php print_r ($fields); ?>
Orhan Pamuk, PBS’de konuşmuş (bakınız: “Bu ülkeyi seviyorum' diyen Pamuk gündeme dair konuştu” başlıklı haber), batılılara, ülkemizde her şey yolunda demiş, kısaca… Ergenekon davası, darbe tehlikesi altında olduğumuz konusunda ikna olduğunu, ülkenin o kadar da dindar olmadığını, söylemiş.
//php print_r ($fields); ?>
Geçen haftanın yoğun ve ne yazık ki Boğaziçi Köprüsü gibi pek de akıcı olmayan edebiyat gündeminden bunalıp kendimi felsefenin derin sularına atmaya karar verdim bugünlerde, ancak endişelenecek bir şey yok, harcım olmayan mevzulara dalıp da ömür boyu çıkamayacak değilim. Sade şu birkaç günlüğüne… Bu arayış içerisinde elime Saffet Murat Tura’nın yeni çalışması “Madde ve Mana” geldi.
//php print_r ($fields); ?>
Sürekli okurlarım Sabitfikir’in haber bölümünün tutkunu olduğumu, bu bölümü didik didik etmeden haftaya başlayamadığımı bilirler. “Pazartesi oldu mu, derginin başına kurulup önce keyifli bir edebiyat turu atarım”, demeyi çok isterdim tabi ama ortalıkta kol gezen genellikle, dünya edebiyat gündemi bir yana, can sıkıcı, isyan duygularını kabartıcı haberler.
//php print_r ($fields); ?>
Ey okurlar ve cümle bilinçsiz yazarlar, “ tarihi mitolojik unsurların yaşam tarzlarından örnekler vererek kişisel ve objektif olmayan gerçek dışı yorumlarda bulunma”nın suç olduğunu biliyor musunuz? Biliyor olamazsınız zira siz genel olarak buna edebiyat diyorsunuz, hatta bu bakış açısıyla edebiyatı türlere bile ayırıyorsunuz.
//php print_r ($fields); ?>
Hep derim, çoksatan kitaplarla aramda bir aşk-nefret ilişkisi vardır, elim onlara gider gider de gelir, sonrasında çoğu zaman bile bile lades olmanın getirdiği hayal kırıklığı, az zaman ise hayret verici bir sevinç kaplar içimi...
//php print_r ($fields); ?>
"Dünyamız tıpkı nörotik bir insan gibi dağıtmış durumdadır."... İnsanlığın yetiştirdiği gelmiş geçmiş en büyük hekimlerden biri ve 20.yy’ın belki de en önemli düşünürü Carl Gustav Jung, Bilinçdışına Giriş’te İnsanın Ruhu başlığı altında işte böyle der. “Bir an için insanlığı tek bir birey olarak düşünürsek, onun da tıpkı bireyler gibi bilinçdışı güçlerden etkilendiğini görürüz.
//php print_r ($fields); ?>
1960’ların sonunda Julie Kristeva’nın, yapıtı yoktan var eden bir yaratıcı-yazar kavramını sorgulamak üzere ortaya attığı kavram "metinlerarasılık". Karşılaştırmalı edebiyata asıl anlamını veren ve hatta bugün anladığımız şekilde yaratıcı eleştirinin önünün açan bir kavram.
//php print_r ($fields); ?>
Şu gün edebiyat dünyamızda tartıştığımız birinci gündem konusu eleştiri, eleştirinin kitap tanıtım yazısına sıkışması, kitap tanıtım yazılarının eleştirinin ve edebiyatın içini boşaltma noktasına gelmesi, eleştirmen etiğinin sarsılması… Sorunu yeni gibi tartışıyoruz ama elbette kendini göstere göstere gelen bir sürecin –umarım- sonundayız aslında.
//php print_r ($fields); ?>
New Yorker geçtiğimiz günlerde dijital ortamdaki okur eleştirilerinin/ yorumlarının doğruluğunu, daha doğrusu samimiyetini tartışmaya açmış. Dijital kitap satış ve edebiyat platformlarında ortalık okur yorumundan geçilmiyor malum.