Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Mavi Bilet, ilk romanı Su Kürü’yle Booker ödülüne aday gösterilen Mackintosh’un ikinci kitabı. Kitap, tıpkı Su Kürü’ndeki gibi kadın hikâyesine odaklanıyor. “Atwoodvari” bir anlatı olmanın kıyısından dönen Mavi Bilet, Begüm Kovulmaz çevirisiyle Türkçede.

//php print_r ($fields); ?>
Ata Egemen Çakıl’ın ilk romanı Ben Değiştim Biliyorum Ağustos 2020’de İthaki Yayınları tarafından yayımlandı.

//php print_r ($fields); ?>
“Hakikatin yalan, yalanın da hakikat gibi göründüğü bir dönemeçteyiz şimdi.”
-Theodor Adorno

//php print_r ($fields); ?>
Sütçü, topluluk içinde dönüp dolaşan bir dedikodunun romanı. Ortada bir gerçek yok, sadece, o gerçeğin üstüne konuşulanlar var ve bir süre sonra, toplumun tüm üyeleri, bu dedikodunun gerçek olduğu varsayımıyla hareket ediyor.

//php print_r ($fields); ?>
Erken yaşta intiharı seçmesine rağmen dünya edebiyatında unutulmaz izler bırakan Cesare Pavese (d:9 Eylül 1908 – ö:27 Ağustos 1950), 1935 – 1950 yılları arasında tuttuğu günlüklerinde 10 Kasım 1938 tarihinde yazdıklarına şöyle başlamıştır: “Hayatın saldırılarına karşı bir savunmadır edebiyat.” Pandemi sürecinin tek güzel tarafı, kendimize ait daha fazla vaktimiz olması sanırım.

//php print_r ($fields); ?>
-Oi Va Voi’den “Refugee” eşlik edebilir bu yazıya- “Oturdum ve mum ışığının güzel cilvesine gözlerimi diktim. Yeryüzündeki hiç kimse masamın üzerindeki bu muma nasıl baktığımı bilemez.”

//php print_r ($fields); ?>
Bazı kitapların ilk sayfasını okumaya başladığınızda, yazarı daha önceden tanımıyorsanız eğer, ilk cümleler okuma motivasyonunuzu etkiler. “Eyvah klişe bir roman okuyacağım” ile “hayır, başka türlü bir metin karşımdaki” arasında kalırsınız. Bahar Feyzan’ın kitabının ilk sayfası, ne yalan söyleyeyim, beni biraz ürkütmedi değil.

//php print_r ($fields); ?>
Bir öykü kitaplığında bulunması gereken önemli kitaplardan biri de Wolfgang Borchert’in (1921-1947) Ama Fareler Uyurlar Geceleyin kitabıdır. Borchert yirmi altı yıllık küçücük hayat serüveninde ölüm ile en gerçek yüzleşmeyi yapmış (ölümle yargılanmak, ölümcül hastalık ve savaşta/cephede yaralanmak) bunun sonucunda da ölüm ve hayat ikilemini öykülerine ustalıkla yansıtmıştır.

//php print_r ($fields); ?>
Her gün diri olmanın vermiş olduğu sorumluluk ve insanlar arasında bulunmanın ufak tecrübesi ve trajedisi ile...

//php print_r ($fields); ?>
Psikiyatrist Engin Geçtan, denemelerinin yanı sıra, Kırmızı Kitap, Dersaadette Dans, Tren, Kızarmış Palamutun Kokusu, Kuru Su, Mesela Saat Onda gibi başta karmakarışıklıklarıyla insanın başını döndüren ama ilerleyen sayfalarda kaosun, yerini daima kendine has bir düzene bıraktığı romanların da yazarıydı.
