Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

// En çok okunanlar



“Modern ve Ötesi”nde, sanat tarihimize dair çıkarılan bir zarif hikaye...

Modernizmle birlikte insan ruhu artık boşluğa sürülmüş bir leke; kimi zaman lekeyi, kimi zaman boşluğu tanımlamak, anlamlandırmak peşinde; her ikisi birbiri içinde eridiği, her an birbirine dönüştüğü, birbiri olduğu an’a ve aslında tam o anda, her ikisi de olmayıp yüzümüze güldüğü vakte, işte tüm o sürece bakıp duruyoruz.



İhanetle buz kesmiş, entrikalarla kavrulmuş bir dünyanın gündemi

Bu haftanın gündemi bir hayli karışık, İstanbul Kitap Fuarı oldu mu zaten hep böyle olur, fuar tam olarak gündeme oturmaz, biraz kaynar, okur kitap ayraçlarına takılır, kitaplara pek ulaşamaz… Neyse… Fuar, savaş, oralardan yükselen edebi, protest sesler var gündemde.



Eleştiri üzerine eleştiri

Roman eleştirisi yeterince okunmazken eleştiri üstüne eleştiri kim için olur ki? Bu benim sorum değil, edebiyat eleştirimizin usta isimlerinden Semih Gümüş’ün. Sorunun cevabı ondan geliyor yine: “Eleştirinin kendisi için elbette. Orada yaratıcılıkla düşüncenin derinliği, dünyanın merkezindeki potada erimektedir. O olmazsa edebiyatı ekseninde tutmak olanaksızlaşır.



Felsefeyle saadet olur mu?

Sokrates M.S. 399’da öldüğünde Platon henüz 28 yaşındadır. Sokrates Platon’u hiç tanımasaydı ne olurdu bilemiyoruz ancak bu tanışıklığın Platon’un tüm hayatını değiştirdiğinden, hatta onu büyük bir felsefeci yaptığından haberimiz var.



İlginç zamanlara hoş geldiniz!

Çinliler birinden gerçekten nefret ettiklerinde şöyle bir beddua okurlarmış: “İlginç zamanlarda yaşayasın!” Çinliler ilginç derken tam olarak neyi kastediyorlar bilmiyorum ama, Slovoj Zizek, mali kesintilerin kısa dönemlerle sınırlı olduğu ve çok yakında her şeyin normal hale döneceği vaadiyle sürdürülen Refah Devleti’nin nihayetinde, ekonomik krizin kalıcı hale geldiği hatta tam anlamıyla bir



Yüreğin kral olduğu ülkede, sükun bulamayanların öyküsü

Yayım dünyamızın en bereketli zamanlarında çok satan, çok konuşulan dolayısıyla da Hollywood uyarlaması çekilen bir romanla karşı karşıyayız yine.



İstanbul Edebiyat Haritası: Boşluğa atılan bir adım

Kim diyebilir ki “Huzur”un baş kahramanları sadece Mümtaz’la Nuran’dır, diye.



Biri bizi Batı'ya anlatıyor

Orhan Pamuk, PBS’de konuşmuş (bakınız: “Bu ülkeyi seviyorum' diyen Pamuk gündeme dair konuştu” başlıklı haber), batılılara, ülkemizde her şey yolunda demiş, kısaca… Ergenekon davası, darbe tehlikesi altında olduğumuz konusunda ikna olduğunu,  ülkenin o kadar da dindar olmadığını, söylemiş.



Hikâye Bir Tür Olarak İlk İnsana Kadar Dayanır..

Edebi türler arasındaki tartışmaları her zaman büyük bir keyifle izlemişimdir. Bu tartışmalar arasında kuşkusuz, hangi türün daha eski olduğuna dair tartışma, yazarları, şairleri ikiye böler. Şairler, şiirin en eski edebi tür olduğu iddiasındadırlar. Hikâyeciler ise insanın “tahkiye” etme ihtiyacından dolayı hikâye türünü ilk insana kadar dayandırırlar.

 

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.