Çinliler birinden gerçekten nefret ettiklerinde şöyle bir beddua okurlarmış: “İlginç zamanlarda yaşayasın!” Çinliler ilginç derken tam olarak neyi kastediyorlar bilmiyorum ama, Slovoj Zizek, mali kesintilerin kısa dönemlerle sınırlı olduğu ve çok yakında her şeyin normal hale döneceği vaadiyle sürdürülen Refah Devleti’nin nihayetinde, ekonomik krizin kalıcı hale geldiği hatta tam anlamıyla bir hayat tarzına dönüştüğü yeni bir çağdan söz ediyor ilginç zamanlar derken. Liberal çokkültürcülüğün hegemonik yapısını, cümle çarpıklıklarını bir bir sıralıyor. Sorular sormakla, güncel tespitler yapmakla ve cümle iplikleri pazara çıkarmakla da yetinmiyor üstelik, son derece keskin, cesur çözüm önerileri var çağımızın büyük düşünürünün. “Ahir Zamanlarda Yaşarken”, ilaç gibi bir başucu kitabı, liberallerden komünistlere, yeniçağcılardan feministlere, ekolojistlerden sosyalistlere dek herkesi, hepimizi kesinlikle kızdıracak, diyor fazla uzatmadan sözü Zizek’e veriyorum. Buyurun şifalı siyasi-felsefik- organik tablet niyetine…
“Mücadelemiz gerçekte yozlaşmış insanları değil, genel olarak iktidardakileri, otoritelerini, küresel düzeni ve bu düzenin sürmesini sağlayan mistifikasyonları hedef alır.”
“Her taraftan kişisel atıklarımızı geri dönüşüm sürecine sokmamız, şişeleri, gazeteleri vs. uygun kutulara yerleştirmemiz gerektiğine ilişkin öğüt yağmuruna tutulduğumuz bugünlerde aynı ideolojik oyun oynanıyor. Bu şekilde suç ve sorumluluk kişilere yükleniyor –suçlanacak olan ekonominin genel düzenlenişi değil, değişmesi gereken öznel tavrımızdır... Halbuki yapılması gereken şey iç benliklerimizi değiştirmek değil, bizatihi Dokunulmazlığı; yani sadece sistemin bir unsurunu değil, bu unsuru üreten sistemin kendisini ilga etmektir.”
“Geridönüşüm ideali her türlü atığın, faydasız her kalıntının alıkonarak aşıldığı, böylelikle hiçbir şeyin kaybolmadığı, her türlü çöpün yeniden kullanıma sokulduğu içine kapalı bir daire, bir döngü yaratma ütopyasını içerir. Tam da bu düzeyde daireden elipse geçmek gerekir: Topyekun bir geridönüşüm döngüsü doğada yoktur zaten; aksine, kullanılamaz atıklar vardır doğada… Bundan dolayı radikal bir ekolojistin gerçek estetik tavrı, el değmemiş ormanlar ve masmavi göklere hayranlık ya da özlem duymak değil, atığı adlı adınca atık olarak kabul etmek; atığın, çürümenin ve hiçbir işlevi olmayan çürümüş maddelerdeki ataletin estetik potansiyellerini keşfetmek olmalıdır.”
“Küresel liberal düzen kendisini açıkça mümkün olan dünyaların en iyisi olarak sunar; ütopyaları tevazuyla reddedişi, biz piyasa mekanizmaları ve evrensel insan haklarına bütünüyle teslim olduğumuzda, kendi piyasacı-liberal ütopyasını dayatmasıyla sonuçlanır ve ütopyanın gerçeklik haline geleceği düşünülür. Bütün bunların arkasında totalitarizm kabusu, bütün eski ideolojik yükünü boşaltmış Yeni İnsan vizyonu saklıdır.”
“Mücadelemizi ulusötesi kamusal alana tehdit oluşturan meselelere odaklamalıyız. Genel aklın özelleştirilmesine yönelik bu küresel zorlama kısmen, siber alemin örgütlenmesindeki yeni eğilimlerden biri olan ‘bulut bilişimi’dir. (…)Bulutların oluşumu dikey bir bütünleşme süreciyle başa baş gider: Tek bir şirket ya da korporasyon –bireysel makineler, program ve veri depolamak için kullanılan ‘bulut’ donanımlarından, envai çeşit yazılıma kadar – siber alemin her düzeyinde giderek daha fazla çıkar sahibi olacaktır. Her şey erişilebilir hale gelmektedir, ama ancak bunların hepsini –yazılımı, donanımı, içeriği ve bilgisayarları- elinde bulunduran şirketin dolayımıyla. Basitçe ifade edersek, Steve Jobs Bill Gates’ten daha matah biri filan değildir; ister Apple ister Microsoft olsun, küresel erişim giderek artan bir şekilde bu erişimi sağlayan bulutun neredeyse tekelci bir şekilde özelleştirilmesine dayanmaktadır.”
“Sol’un yirminci yüzyılda yaşadığı klasik sorunun tam tersini yaşıyoruz bugün: Sol o zamanlar ne yapması gerektiğini (proletarya diktatörlüğünün kurulması, vb.) gayet iyi biliyor, sadece bunun için gerekli fırsatın ortaya çıkmasını sabırla beklemesi gerekiyordu. Bugün ise ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz, ama hemen şimdi harekete geçmemiz gerekiyor, çünkü hareketsizliğin bedelleri feci olabilir.”
“Komünizm bugün bir çözümün değil bir meselenin adıdır: Tüm boyutlarıyla ortak mülkler meselesi-hayatımızın tözü olan doğa, biyogenetik ortak mülklerimiz, kültürel ortak mülklerimiz ve son olarak da insanlığın evrensel mekanı olarak mülkler. Çözüm ne olursa olsun, çözeceği şey bu meselenin ta kendisi olmalıdır.”
Ben o Çin bedduasını "Hep geçiş dönemlerinde yaşayasın" şekliyle biliyorum ve bugüne kadar duyduğum en kötü beddua gerçekten... "Geçiş dönemi" ucunun nereye varacağı belli olmayan, süründürücü, kavranamayan, hareket alanını ciddi biçimde kısıtlayan, depresif, karanlık bir canavar...
"ilginç zamanlar" deyince bi nebze sempatik geliyor :)
Yeni yorum gönder