Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Birine aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız? Kalbiniz mi çarpar önce? Yoksa yüz kaslarınıza mesnetsiz bir gülümseme mi yerleşir? Ya da uyku mu tutmaz geceleri? Peki birine artık aşık olmadığınızı nasıl anlarsınız? Göz göze gelmekten kaçınmaya başladığınızda mı? Yatağınızın diğer yanını boş bulduğunuzda mı?
//php print_r ($fields); ?>
19.yüzyılın sonlarında amatörce yazılan bir hikaye ile başlayan Sherlock Holmes efsanesi, polisiye edebiyatın –Dashiell Hammet, Raymond Chandler, Agatha Christie
//php print_r ($fields); ?>
“Artık tek umudumuz buzağının hala yaşıyor olması. İnşallah annesinin peşinden nehri geçmeye kalkışmamıştır.
//php print_r ($fields); ?>
Zamanında, biyolojide farklı türler arasındaki ilişkiler konusunun aklımda yer etmesi için en bilindik yöntemlerden birine başvurmuş ve bu ilişkileri çeşitli kelime oyunlarıyla ezberlemeye çalışmıştım.
//php print_r ($fields); ?>
Biz küçükken büyüklerimiz (babaanne, dede, büyük teyzeler kuşağı) pek öyle siyaseten doğru olma kaygısı gütmezdi. Dan dan konuşurlardı. Şimdi çocuk yetiştirme konusunda herkesin uyardığı mevzulara bodoslama dalarlardı. En sık sordukları soru nedense, “En çok kimi seviyorsun, anneni mi babanı mı,” olurdu. Yaşıtlarım için bu nasıl bir soruydu bilemiyorum ama bana çok saçma gelirdi.
//php print_r ($fields); ?>
Osep Minasoğlu, İstanbul Samatya'da, 26 Şubat 1929'da doğmuş. Ermeni cemaatinden bakkaliye toptancısı babası hayattayken iyi sayılabilecek bir hayatları varmış. Minasoğlu, anaokulunu İtalyan Rahibe Okulu'nda bitirmiş. O sıralarda babasını kaybetmiş. Evin büyüğü olarak ağabeyi aileyi sahiplenmiş. Osep’e adeta babalık yapmış.
//php print_r ($fields); ?>
Türkiye'de hikaye deyince klişeleşmiş iyi yazar Anton Çehov olagelmiştir. Adı bilinmeyen onlarca yayınevi telif derdi çekmeksizin Çehov hikayelerini bir öyle bir böyle basar. Şehir Tiyatroları, Devlet Tiyatroları, hatta özel tiyatrolar her sezon Çehov uyarlamaları yapmaya doyamaz.
//php print_r ($fields); ?>
Söz konusu edebiyat olunca, en azından bir okur olarak kendimize yöneltebileceğimiz soruların ardı arkası kesilmiyor. Bu sorulardan bir kısmı, dönüp dolaşıp aynı noktaya çıkıyor. Açıkçası, aynı soruyu, başka biçimlerde sormuş oluyoruz çoğu zaman.
//php print_r ($fields); ?>
Hermann Hesse, bilhassa Türk okurunun “Bozkırkurdu” ve “Demian” gibi eserleriyle beğenesini kazanmış, 60’larda, Amerika’daki gençlik hareketinin (kısmen yanlış algılanarak da olsa) ilahlarından biri haline gelmiş, iki dünya savaşı esnasındaki toplumsal nevrozu yaşayarak eserlerine yansıtmış, bireyin; kitle, otorite ve kolektivizm karşısındaki direnişinin simgelerinden biri haline gelmiş, Berlin
//php print_r ($fields); ?>
Hollandalı Rönesans ressamı Pieter Bruegel; hayatı boyunca yer yer karanlık, düşündürücü ve etkileyici işleriyle öne çıkan, sanat tarihinde oldukça önemli yer edinmiş, usta diye addedilen bir isim. Çalışmaları arasında, zamanın ve mekânın ötesine geçen, günümüzde hâlâ adından söz ettiren birçok resim var ve bunlar edebiyattan sinemaya birçok eserin de esin kaynağı oldu.