Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

En çok okunanlar  

Eleştiri


Arzunun sapkın halleri

İnsan kendisinde ya da bir başkasında neyi arzular? Yaşamı, ölümü, cinselliği, kaybı, zaferi, gücü, takdiri?  Hiçbir cevap tatmin etmiyor değil mi? Acaba insan, hep düşünülenin aksine ötekini değil de, ötekinin arzusunu arzuluyor olabilir mi? Peki istek nedir, arzudan hangi noktalarda ayrılır? İkisi eşanlamlı mıdır?

 


Müebbetlik bir öykü

İskoç yazar Jenni Fagan, Panoptikon adlı romanına iki epigrafla başlıyor. Bunlardan ilki, geleneksel bir halk türküsünden: “Bazen kendimi annesiz bir çocuk gibi hissederim.” Romanın adı okurlarda farklı çağrışımlar uyandıracak olsa da bu alıntı romanın temasıyla ilgili daha çok fikir veriyor, çünkü kitap annesiz, babasız bir genç kızın hayata tutunabilme öyküsünü anlatıyor aslında.


İstanbul-Decameron

Burhan Sönmez ilk romanı Kuzey’i 2009, ikinci romanı Masumlar’ı 2011 yılında yayımlamıştı. Şimdilerde de, dört yıllık bir aranın ardından, yeni romanı İstanbul İstanbul ile okuyucuların karşısına çıktı.


A) Tolstoy; B) Dostoyevski; C) İkisi de; D) Hiçbiri

Tolstoy mu, Dostoyevski mi? Öyle kolayca cevaplanabilecek bir soru değil George Steiner’ın ortaya attığı. Belki ilk başta, Tolstoy’a ya da Dostoyevski’ye belli bir “yakınlık” hissiyle cevap verilebilir ama bu cevabın peşi sıra sorulabilecek “Peki neden” sorusuna birkaç cümle ile açıklama getirmek bir hayli zorlayıcı olabilir; oturup hakkında pekala bir kitap bile yazılabilir.


Şehir sıkıntısı

Çok fazla romanda karşımıza çıkan bir erkek tipi var. Cebinde beş kuruşu olmayan, üstelik ne doğru dürüst bir eğitimi ne de belli bir mesleği olan, avare bir adam. Söylemeye ne hacet, elbette bohem biri. Elinden düşmeyen sigarası, hep dolu tutmaya çalıştığı şarap kadehi, -artık edebiyat mı, resim mi, heykel mi bilinmez- bir ya da birkaç sanat dalına ilgisi var.


Aşk değil, hayat acısı

Aksini duymuş olabilirsiniz ama bana soracak olursanız, Nermin Yıldırım'ın yeni kitabı Unutma Dersleri bir "aşk acısı / mutsuz kadın" romanı değil. Kabul ediyorum, o gözle okuyup çok keyif almanız için hiçbir engel yok. Fakat Unutma Dersleri, bir terk edilmiş aşık manifestosundan çok daha fazlasını sunuyor okura. Sağ gösterip sol vuruyor. 

 


Bir "yalnızlık yeri" olsa herkesin...

İnsanın mekanla ilişkisi, hayatı boyunca diğer binlerce şeyle kurduğu türlü türlü ilişkiye kıyasla en derin, en mahrem, en şaşırtıcı, en duygusal ve belki de insana dair en çok şeyi açık eden ilişki gibi geliyor bana...


Tarihi roman yazmanın formülü

Ahmet Altan çok satacak tarihi roman yazmanın formülünü bulduğu için, yakaladığı bu damardan devam ediyor. Kılıç Yarası Gibi, İsyan Günlerinde Aşk serisine şimdi de Ölmek Kolaydır Sevmekten ekleniyor. 

 


Son düzlüğe doğru

Üçü tam göbeğinde olmak üzere, neredeyse sekiz yılı Samatya ve civarında geçirince, oranın raconunu da kapıyorsunuz tabii. Semtin abilerini, onların neye tilt olup neyle keyiflendiğini de öğreniveriyorsunuz. Sonra geriye hoş bir anı ve dostluklar kalıyor.

 


Uzun İhsan'ın suret-i romanlık düşleri

Kainatın yaradılışından 7079, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicret’ten 1092 yıl sonra, karanlıkta uçan bir martının yol göstermesiyle Cenevizli gemicilerin mesken tuttuğu Konstantiniye, en nefes kesici maceralardan birine, Uzun İhsan Efendi’nin gördüğü kocaman bir düşle gebe kaldı...

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.