Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Bir şairin gözleri kapanınca dünyada görülecek şeyler azalır

Seneler önce başka başka vesilelerle tanıdığım ve içindeki şiir söyleme gücüne hayran kaldığım Didem Madak şöyle diyor bir şiirinde:

 

Vasiyetimdir Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta

 

Sabitfikir için Furuğ dosyası hazırlama fikri ortaya çıktığında yeniden Didem’in şiirlerini düşündüm. Epi topu üç şiir kitabında Didem’in yaptığını çok az şair yapabilmiştir. Anlatımcı bir şiiri vardır Didem Madak’ın. İçinde hep öyküler dolaşır durur bu şiirlerin. Sonra o öyküler bir yerde çatlayıp taşar. O yüzden bir taşkınlık da vardır şiirlerinde. Ama bir yerde taşkınlık gelip de bir duvara çarpıyor. Didem hep o duvarın önünde söküklerini dikmeye çalışan bir terzi gibi.

 

Didem Madak, 2011’de 41 yaşındayken hayata veda etse de bugün en çok okunan kadın şairler arasında. Müstesna bir yere sahip. Okurları tarafından var edilen şairlerle, kendi okurunu var eden şairler her zaman çatışır durur şiirin yüksek tarihinde. Didem okuru tarafından var edilen şairlerdendir. Her kuşak yeniden keşfediyor onun şiirlerini. Annesizlikten şair olsa da, çiçekli şiirler yazmak isteyip sonunda hep acıya yaslansa da, Didem’in bir direniş şairi olduğunu düşünürüm ben.

“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca;
alt katında uyumayı bir ranzanın,
üst katında çocukluğum…
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden,
ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı;
aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
- Siz Aşk’tan N’anlarsınız Bayım?”
Annesini çok erken yaşta kaybeder Didem. Teyzesi sayesinde şiirle tanışır. Talihsiz bir serüvenden sonra Hukuğu bırakır. Bu dönemde şiir gelir bulur onu. Anlatımcı şiirinin kökeninde kendi hayatından süzdükleri vardır aslında. Yetimlerin hakkını gözetir; yoksullar, kediler, çilingirler, çokomel kâğıtları, çocuk romanı anneleri, grapon, ahlar ağacı, kâğıttan gemiler… Şiirlerinin insan ve nesne kadrosu epey kalabalıktır. Okuruna doğrudan konuşabildiği için muhatabını hemen bulur Didem Madak şiiri. Kızına yazdığı mektubunda içimizi sızlatırcasına, “Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!” der. Annesi gibi hayata erken veda eden Didem için söylenmiş gibidir şu söz: “Bir şairin gözleri kapanınca dünyada görülecek şeyler azalır.” Bir başka kadın şairi, Furuğ Ferruhzad’ı anlattığımız bu sayımız Didem Madak’a da armağan olsun.
“Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!”

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Yazıları

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.

Roman türü denilince aklıma hemen Lukacs’ın ünlü sözü geliyor: “Roman, tanrının bırakıp gittiği bir dünyanın destanıdır.” İlk büyük roman diyebileceğimiz Don Kişot da aslında Tanrı’nın olmadığı bir dünyanın romanıydı. Roman 18 ve 19. yüzyıllarda siyasi politik bir etki alanına sahipti. Bana kalsa siyasi politik etki alanından hiç vazgeçmedi roman.

Edebiyat en basit tanımıyla malzemesi insan olan bir sanattır. Çünkü insanı anlatmada aracısızdır edebiyat. Tarihin insanı anlattığı söylense de, bu bana hep kocaman bir yalan gibi gelmiştir. Öyle ya, insanı tarih değil, edebiyat anlatır. Tarih ise insanı anlatmada yine edebiyattan faydalanır. İnsanın kendini bulması için önce araması gerekir sanırım.

Doğu Batı sorunu yalnızca bizim edebiyatımıza özgü bir sorunlar yumağı değildir aslında, Rus edebiyatında da benzer bir tartışma söz konusudur. Bütün bir 19. yüzyıl romanı daha sonra şiddetlenecek bu tartışmanın ilk alevinin yakıldığı metinlerle doludur.

“Ev ki ayrıntıdır. Susmalar, küçük sevinçler, küçük acılar, küçük konuşmalar, küçük yalnızlıklar...Hepsi hepsi.” Tüm dünyayı eve sığdırmaya çalıştığımız şu günlerde İlhan Berk’in evle ilgili metnine bile küçük şeyleri konu etmesi o kadar güzel ki. Siz nasıl düşünürsünüz bilmem ama bana göre de evle ilgili olan her şey “küçük”tür.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.