Her ne kadar kitabın 5000 yıllık serüveni desek de, birçok iyi okur için kitabın tarihi, kendi serüveniyle birlikte ilerlemiştir aslında. Bizi kitaplara çeken şey, biraz da kendimizden dışarı çıkmak isteğidir. Okuduğumuz her macera, her tez ya da antitez, kitapla bizim aramızdaki gizemli bir sözleşme gibidir. Bu anlamda okumak soylu bir eylemdir de.
Çok sevdiğim bazı kitapları zaman içinde yeniden okumak en sevdiğim alışkanlığım. Bunu yaparken bazı yazarların okuma reçetelerinden birini uyguluyor değilim. Hani derler ya, “iyi bir roman yazmak için Dostoyevski’yi beş defa okumak” lazımmış. “İyi düşünür olmak için en az beş dil” falan... Oldum olası böylesi reçetelerden hep uzak kalmayı tercih ettim. Kim bilir, belki de yanlış düşünüyorumdur ama ben hazcı bir okurum. En basit anlamıyla keyif aldığım, dilini, edasını sevdiğim yazarları döne döne okumak taraftarıyım.
Özellikle de şiir kitaplarını... Çünkü Türkçe demek, Türk şiiri demektir bir bakıma… Türkçede öyle şiir kitapları vardır ki, içlerinde ne ararsanız bulursunuz. Mesela Necip Fazıl Kısakürek’in Çile’si böyle bir kitaptır. Anne şiiri de vardır, dava şiiri de, ölümle alakalı bir şiir de. Niye şiirde duralım, hikâye kitaplarının bazıları da böyledir. Yıllar önce ders verdiğim bir edebiyat atölyesinde, “Hangi kitap yazı dilimi geliştirir” diye soranlara, Refik Halid Karay’ın Memleket/Gurbet Hikâyeleri’ni önerirdim. Laf aramızda hâlâ bir bahane bulup okurum Refik Halid’i. Çünkü Refik Halid, dilimiz için muhteşem bir rastlantıdır. Hadi gelin yazımızın özlü sözünü de söyleyeyim: İyi yazarların kitaplarında eskide kalmış bir hatıranıza rastlarsınız; bir pişmanlık, bir galibiyet hissi, mükemmel bir kaybediş... Böyle böyle birbirini izler duygular.
Orhan Pamuk’un İstanbul kitabında dediği gibi ben de çok küçük yaşlardan itibaren başka bir yerde yaşayan ikizimi hayal ederdim. Benle aynı fiziki özellikleri taşıyan ama hayatı başka, bambaşka olan ikizimi. Okumak ve yazmak birbirine yakın akrabalar. Ona siz “zengin hayaller peşinde”ki insanları da ekleyin. Ve hiç geç kalmadan yarım yanınızı, ikizinizi aramaya buradan itibaren başlayın. Baudelaire’in dediği gibi, “kardeşim, benzerim, ikiyüzlü okuyucu...”
Mustafa Akar
editor@sabitfikir.com
Yeni yorum gönder