Yirminci yüzyıl ne çağıydı? Soğuk Savaş’ın mı çağıydı, aşırılıkların mı? Keşiflerin mi çağıydı; casusların, ajanların, bilmecelerin mi… 18. yüzyılın doğa bilimlerinin, 19. yüzyılın ise biyolojinin çağı olduğunu söyleyenler çoğunlukta. Albert Camus, 20. yüzyılı korku çağı olarak nitelendiriyor. Doğrusu çok da haklı. Yirminci yüzyıldan miras kalan korkuyla her birimiz yüzleştik. Modernlik bütün veçheleriyle hayatımıza dokundu geçti.
Artık yirmi senesini geride bırakmaya hazırlandığımız 21. yüzyıl ise sanırım hikâyelerin çağı olacak. Sosyal medyanın, dijitalleşmenin, teknolojik hızın hayatımıza sirayet etmesiyle birlikte, “gündemde” kalabilmek için hikâyelere sığınmaya başladık. Uzun metinler okumaktansa, kırk dakikalık diziler izliyoruz. Yalnızca TV’de de değil, internetin ulaşabildiği her noktada. Yazarlar gizem unsurunun öne çıktığı romanlar yazıyorlar. Amorf karakterler çevremizi sarmış durumda. Spiritüalizm geçer akçe. En materyalistimiz bile mistik alanlara ilgi duyuyor. Bir kültür akbabası gibi yağmalıyoruz Doğu felsefesini; Mevlana’dan Hayyam’a bütün isimler seçmeci, ayıklamacı anlayışla elekten geçiriliyor. Hint asıllı Amerikan romancı, İspanya’dan yola çıkıp Çin-i Maçin’e doğru bir yolculuğa çıkartıyor kahramanını. Elimizde kahve zincirinin karton bardağı, kulaklarımızda streaming platformlarından birinden dinlediğimiz müzik parçası, uluslararası şirketimizin kârlılık toplantısına katılıyoruz. Otoparkta selamlaştığımız GMY adayımıza yeni aldığımız arabanın hikâyesini anlatıp, Roma gezimizden bahsediyoruz. Buda ve Peşte’nin ortasında çektirdiğimiz fotoğrafa beğeni yağınca mutlu, iktidara kızınca entelektüel, orman yangınlarına sövünce duyarlı hissediyoruz. En sevdiğimiz tişört markasını alınca, o markanın logosuna eklenmiş oluyoruz. Logonun bahşettiği hikâyeyle mutlu oluyoruz. Hemingway’i okuyor kulağımızdaki sesli kitap. Her şey seslendi artık. “Annemi arar mısın Siri,” meşgul diyor telefonum. Notlar kısmına alıntıladığım şiiri tweet atıp rahatlıyorum biraz. Hiçbiri benim fikrim değil bunların. Rahatlıyorum, hikâyelerim var artık. Hepsini satın aldım bu öykülerin, ama hiçbirini yaşamadım daha.
Yeni yorum gönder