Masalların hayallerden beslenen, gerçeklerin dünyasından ayrılan garip bir zemini var. Gerçeklerin dünyasından ayrılsa da, her masal kendi gerçekliğini, daha önce duymayıp, görmediğimiz bir hakikati bize fısıldar. Hakikatin bambaşka yollardan geçebileceğine inandırır; zengin hayaller peşinde, sınırsız âlemlere yolculuk etmenin anahtarlarını sunar bize.
Masalların kendi içinde bir ahlak bilgisi vardır. Olamayacak şeyleri olduran gücü sayesinde, gündelik hayatın üstüne çıkmamızı sağlarlar. Yalnız çocuklar için midir masallar, hiç olur mu, aslında düpedüz büyükleri ilgilendirirler. Tam da bu yüzden, mesel ve kıssa kelimesiyle akrabadır her masal. Masallarda anlatılan mesellerden çıkarılacak kıssalar vardır çünkü.
Anadolu bir masallar evrenidir. Ermişlerin masallarıyla dolu, cinlerin, perilerin gezindiği güzel ırmaklar beldesidir. Taş ve toprak birbiriyle konuşur, ağaçlar yürüyebilir, gökyüzünden birden uçan halılar sökün edebilir. Dünyayı tanımak için nice belalar atlatmış bir er kişiye, Korkut Ata yepyeni bir isim takabilir. Böylesi bir kara parçasının üzerinde kendi kelimelerimizden ve masallarımızdan gitgide uzaklaşmaktayız.
“Okumak” kelimesinin anlamını bilir misiniz?
Eski Türklerde bir hükümdar başka bir hükümdarı kendi beldesine davet edeceği zaman ona bir ok gönderirmiş, bu okun çevresine sarılırmış bazen de mektup. Hatta eskiden köy köy, iklim iklim Anadolu’yu dolaşan “okuyucu”lar varmış. Bizde okumak bile bu anlamda sözlü kültürle yakından ilgilidir. En derin meselelerin anlatıldığı mesnevilerde masal unsuru bir form olarak kullanılır. Yani eski âlimler girift meseleleri anlatırken insanla metin arasındaki mesafeyi kaldırmak için masallardan ve mesellerden yardım alırlar. Mesela Feridüddin Attar’ın meşhur eseri Mantıku’t Tayr’ında Simurg’u arayan o kuşlardan biri de bizizdir. Yalnız bir farkla ki, Attar bize masal anlatmaz, kendi hayatımızın nasıl da “basit bir masal” olduğunu hissettirir. Sanki yalnız bizim için yazılmıştır o kitap.
Masalları diğer edebi türlerden ayıran en güzel, en özel tarafı; onların yalnız bizim için söylenip, bizim için yazıldıklarını hissettirmeleridir. Ve her masalın sonunda: “Ne kadar konuşursak, o kadar bir sessizlik olur.”
Mustafa Akar
editor@sabitfikir.com
Yeni yorum gönder