Ah o fotonlar… Fizikçiler ağız birliği etmişçesine kuantum mekaniğinin hayatlarımızı öyle pek de etkilemeyeceğine dair bize garantiler vermeye çalışsınlar, ah o fotonlar, aynı anda hem dalga hem de parçacık özelliği gösterdikleri anlaşıldığı günden beri, ben bunu duyduğumdan beri, hayatım bambaşka… Gözlendikleri anda huy değiştiriyorlar, dalga olacakken parçacık haline gelebiliyor, sonra vazgeçip yeniden dalga dalga akmaya devam edebiliyorlar. Ya aynı anda hem orada hem de başka yerde olabilme imkanlarına ne demeli… Arası hanidir açık olan fizikle metafizik arasındaki duvarları yıktılar, pozitivizmin gururunu kırdılar, bilimi yeniden büyülü bir hale soktular. Maddeci, soğuk gerçekçilikle taşlaşmış dünyanın içini yeniden ısıttılar. Daha ne olsun… Ancak beni en çok ilgilendiren şey kuantum fiziğinin edebiyata yatkınlığı… Tanrı parçacığı, karanlık madde, büyük çarpışma deneyi, belirsizlik kuramı… Cern’deki deneylere dair yapılan komplo teorilerini falan boş verin, bütün bu kuantum fiziği terimleri sanki bir şiirin dizelerinden fırlamış gibi. Sizce de öyle değil mi?
Etrafımızı sevimsizce saran kaskatı gerçekler dünyasından, sayılarla, başı belli sonu belli deneylerle açıklananlardan sıkılmış olmalısınız ki siz de burada, bu edebiyat dergisinin yazıları arasında, bu yazıların satırları arasında gezinip duruyor, edebiyattan medet umuyorsunuz. Başka bir dünya hayaliniz olmalı ki, başka dünyalar hayal edip bunu yazıya dökenlerin sözlerine kulak veriyor, edebiyat bir arayıştır diyenlerin yanında kendi kişisel arayışlarınızla saf tutuyorsunuz… Şimdi bilim de uzatıyor elini bize, ruhumuzdaki belirsizliğe, kararsızlığa yeni kuramlarıyla ayna tutuyor; değişen karakterde ışık ışınları tutuyor karanlığa ve karanlığı kaynağı belirsiz bir ışıkla derinleştiriyor, anlamlı hale getiriyor. Evet, fizik artık uzayın karanlığında kaynağını bilmediğimiz bir ışığın kıpırdandığını, söylüyor. Karanlık tarafın gücünü vurgulayan Darth Vader’ı anımsatıyor bize, sanki psikanalize el veriyor.
Bunca şeyin edebiyata sızmaması mümkün mü, henüz belki başyapıtlarını vermiş değil ama kuantum düşüncesi özellikle batı edebiyatını yavaş yavaş etkilemeye başladı bile. Bu türden romanların dilimize çevrilmiş iyi örneklerinden biri, aynı zamanda İdefix’in 2011’in en iyi kitapları listesine de giren Andrew Crumey’nin “Mobius Dick” adlı romanı. Fiziği edebiyata nasıl sokarsınız, elbette, bir fizikçiyi kahraman yaparak! Crumey de öyle yapmış. Kahramanı John Ringer, telefonuna, daha doğrusu k-fon’una gelen gizemli bir mesajla eski sevgilisinin peşine düşer. Bu arayış boyunca sevgilisinin şimdiki yokluğuyla, geçmişteki varlığı iç içedir. Kayıp sevgilisi, bir anlamda edebiyatı temsil eder hikaye boyunca; aranan, uçucu ve vaatkar. Fotonlardan başlayarak evrendeki her şeyin aynı anda hem parçacıklardan hem de dalgalardan oluştuğu bilgisi nasıl ki paralel evrenleri ayaklarımızın altına seriyorsa, yazarımız de romanını aynı anda yaşanan farklı gerçekler üzerine kurmuş. Paralel evren düşüncesinin büyüleyiciliğini edebiyata katmış.
Kuantum düşüncesiyle edebiyatı birleştiren bir diğer yazar da Juli Zeh. “Serbest Düşüş”, iki fizikçinin polisiye tadında macerasına odaklanmış bir roman. Biri, fizik ona aşık olanlarındır sözüne dayanarak hayatının merkezinde fizik biliminden başka bir şey tutmuyor, diğeri ise karısı ve çocuğuyla klasik aile hayatına dalmış, bir nebze de olsa fizikten uzaklaşmış. Ancak oğlu bir anda esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolunca kendini etkileyici bir denklemin içinde buluveriyor yeniden. Fizik hayatının merkezine oturuyor. Juli Zeh, zamanın doğasını, masumiyet ile suçluluk arasındaki ince ayrımı vurguluyor bu romanında ancak fizik bilimcileri bir anlamda ikiye ayıran paralel evren, çoklu dünyalar düşüncesinin altını da karakterleri aracılığıyla çiziyor.
Kuantumla edebiyatı birleştiren yapıtların en önemli ortak özelliği, kahramanlarının fizikçi olması, paralel evren düşüncesini, ideal dünya ile maddi dünya arasındaki çatışmaları işlemeleri, zaman, gerçeklik, madde ve mana gibi temel felsefi meseleler üzerine gitmeleri. Fizikçilerin üzerinde hararetle tartışıp karar veremedikleri bazı soruların cevaplarını hikayeleri aracılığıyla vermeleri ve kuantum fiziğinin, fizikçilerin hayatımıza giremez dedikleri tüm olasılıklarını edebiyat evreninde gerçekleştirmeleri… Darısı, bugünlerde pek çoğu genel olarak çok satar olma teknikleriyle boğuşan, vakitlerinin çoğunu edebiyat çevrelerinin içindeki hizipleşmelerde yer almak ya da kendi hiziplerini yaratmak için çeşitli taktikler geliştirmeye adayan bizim yazarlarımızın da başına.
Maydanoz olmasam olmaz...Okur notlarım :)
MOBIUS DICK için: http://selgingb.wordpress.com/2011/10/03/mobius-dick-andrew-crumey/
SERBEST DÜŞÜŞ için: http://selgingb.wordpress.com/2011/04/02/serbest-dusus-juli-zeh/
Yeni yorum gönder