İslam, cinsiyet ve kültür üzerine bir denemenin sayfalarında geziniyorum birkaç gündür: “Bedeni, Toplumu, Kainatı Yazmak”. Dönüp dönüp çalışmanın adı üzerinde düşünürken buluyorum kendimi. Burada Batı kültürüyle İslam kültürü arasında çelişik gibi görünen son derece derin bir ayrım olduğunu biliyorum ve bu ayrımın kendini en çok dilde ve sanatta gösterdiğini... İslam sanatı Batı sanatının aksine bir şeyi en iyi şekilde görüntüleyerek ona vücut vermeyi amaçlamaz. Temsilden ziyade bir şeye işaret etmek, ima ederek onu hayalde canlandırmak söz konusudur. İma etmek, işaret etmek dil için de geçerlidir. Kim bilir belki de bu yüzden Cebrail, Muhammed’e “yaz” değil de “oku” demiştir ve Kuran, ayetlere yani kelime anlamıyla “işaretler”e bölünmüştür. Kuran diyeceğini bire bir söylemez, Irvin Cemil Schick’in de belirttiği gibi, inananlarını, yaşanmış deneyimleriyle, kelam arasında bir diyoloğa davet eder. Gündelik hayatlarında karşılaştıkları sayısız mucizede Allah’ın işaretlerini görmeleri ve Allah’ın hikmetini başka bir gözle okumalarını ister. Okumak bir yorumdur, inanan ve okuyan ise kainatın yorumcusu. Ve yazıya yüklenen bu anlam, bugün çok uzak gelse de İslam kültüründen bize geçen mirasın ta kendisidir…
Ancak yanlış anlaşılmasın Schick’in denemeleri bu minvalde devam etmemekte. Her ne kadar yazar, ‘hat sanatının görüntüselliği’, ‘İslam’da bedeni yazmak’, ‘şahsi görünümün bazı İslami belirleyicileri’ başlıklı bölümlerde bu konu ekseninde yoğunlaşsa da, çalışmasının ağırlığını cinsel kimliklere, İslamiyet’te cinsel kimliklerin temsiline vermiş. Hal böyle olunca da ortaya son derece ilgi çekici bir çalışma çıkmış.
Erotizmin Osmanlı kadın hareketine katkısı
“Bedeni, Toplumu, Kainatı Yazmak”ta Schick, bir anlamda Osmanlı ve Türk yayın dünyasında cinsel kimliklerin temsillerinin ve erotik edebiyatın, erotik neşriyatın peşine düşmüş dersem, daha açıklayıcı olurum. Yazar, Osmanlı matbuat kapitalizminin 20.yüzyıl başlarındaki ve Meşrutiyet’ten sonraki serpilişini belgelemeyi ve kadın-erkek ilişkilerini, cinsel ilişkileri sorgulayan, merkeze alan kitapların yayımlanmasındaki rolünü gözler önüne sermeyi amaçlamış. Bu konuda oldukça ilgi çekici tespitleri var Schick’in. “Matbuat kapitalizmi, cinsel ilişkiler dahil kadın-erkek ilişkilerine dair yeni fikirlerin yaygınlaşması ve topluma nüfuz etmesinde merkezi bir ‘iletken’ rolü oynamış, yeni modeller ve normların yaratılmasına hizmet ederek uzun dönemde, kademeli ve dolaylı olarak toplumsal cinsiyeti değiştirici bir işlev görmüştür”, diyor. Buna göre giderek artan Osmanlıca makalelerde ve kitaplarda görücü usulü evlilik eleştirilmekte, çok eşlilik yerden yere vurulmakta, sağlıklı ve tatminkar bir cinsel hayatın önemi üzerinde durulmakta, cinsel çekicilik mefhumu meşru görülmekte ve en mühimi kadının da erkekle eşit derecede cinsel haz almaya hakkı olduğu vurgulanmaktadır. Yazara göre, özel yayınevleri tarafından “el altından” basılıp dağıtılan bu tür yayınlar ve hatta yasadışı basılan erotik kitaplar ciddi bir iletken işlevi görmüş, yeni cinsiyet ve cinsellik normlarının Osmanlı toplumuna yayılmasını sağlamışlardır.
Özellikle 1970’lerde başlayıp günümüze gelen erotizm ve pornografi tartışmalarında belirgin iki taraf vardır. Bir taraf ne olursa olsun müstehcen yayınların kadınları nesneleştirdiğini ve sömürdüğünü, bu bağlamda da her anlamda kötü olduğunu söylerken, diğer taraf erotik yayınlarda kadınların kendi kaderlerini tayin edebilen meşru cinsel özneler olarak temsil edildikleri için kadın hareketini olumlu etkilediklerini söyler. Irvin Cemil Schick, erotik neşriyatın, Osmanlı toplumu bağlamında, bu ikinci görüşü destekler nitelikte olduğu tespitini yapmış. Kar güden özel yayıncıların ve matbaaların çoğunlukla sadece ticari amaçlarla üretip piyasa aracılığıyla tüm topluma dağıttığı bu eserlerin özellikle kadınlar açısından olumlu bir dönüşüme hizmet ettiğinin, Osmanlı kadın hareketine ivme kazandırdığının altını çizmiş.
Örneklerse hayli zengin. Üstelik de edebiyatımızın klasiklerini meydana getiren yazarlar söz konusu. Mehmet Rauf’tan Şemsettin Sami’ye, Halide Edip’ten Hüseyin Rahmi’ye pek çok yazarın yapıtlarında erotik-didaktik unsurlar bolca yer tutuyor. Böylelikle, toplumu muzır neşriyattan korumanın ne kadar zararlı olabileceğini hep beraber görüyoruz. Irvin Cemil Schick, edebiyat olmadan toplumsal dönüşümün olamayacağını bir kez daha kanıtlıyor...
Schink, Schlink, Irvin, Irvın,... Yani nazik yaziniz icin cok cok tesekkur ederim ama, ismimi dogru yazmak o kadar mi zor geldi size?
Yeni yorum gönder