Kelimeler… Ne hastalık ne ölüm, ne açlık ne acı, düşünmek falan da değil aslında, insan en çok kelimelerden korkar… Dile gelmeyen düşünceden ne olur? Ama dile gelen kelimeleri elinle tutar, gözünle görürsün; hepsinin ayrı ayrı tadı vardır, bilirsin ve yine bilirsin ki bir uygarlığı sadece kelimelerle yaratıp bir başkasını yok ediverirsin… Kendini hayatın merkezine aldığında, herkese ve her yere, tüm kainata oradan baktığında kelimeler düşmandır sana, “ben, bir başkası” olmazsa tüm başkaları yok olsun istersin ve önce şairi öldürmek istersin…
Beyhude çabalarının hem başlangıcı hem sonudur bu. Kelimelerini halka duyurmuş, halka söyletmiş bir şair ölmez çünkü… İçten içe sen de bilirsin… Ama korku, öfkeyi getiren korku almıştır içini bir kere, ben bir başkası olamaz, diye diye, kendini önce karanlıklarda sonra mezarlıklarda bulursun. Beyhude, zavallı ve aciz… Ölmeyeni öldürmeye çalışmak, sonsuzluğu zamanla durdurmak…
Can Yücel’in mezarına saldırmışlar, şairin bir sanatçının elinden çıkma mezarını kırıp dökmüşler… Öyle beyhude, öyle anlamsız… Kelimeler sopayla, silahla susmaz ki… Hele ki büyük bir şairle baş etmek, öyle herkesiz harcı değildir…
Türkiye hala bilmiyor olamaz, şairlerinin ölmediğini… Yeni güç odakları, el yordamıyla kendi aydınlarını, sanatçılarını yaratmaya çalışıyor olabilir, ama içlerinden bir tane olsun şair çıkmıyor işte. İçinden şair çıkaramayan yapay kültür, şairleri öldürmeye yetkin değildir. Ancak taşla, sopayla gülünç bir mücadele işte, o kadar…
Şairin kelimelerini, şiirlerini dillerinde tutan bizlere ise çok iş düşüyor. Başta susmamak, o sopaları kafamıza yemişiz gibi acıyla bağırmak, şaire yapılan saldırının halkın diline karşı yapılan bir saldırı olduğunu cümle aleme bildirmek. Korkmamak, susmamak… Kolay değil… Esas korkanın elinde sopalarla mezarlara, türlü çeşit sebeplerle sanat eserlerine saldıranlar olduğunu bilmek, söylemek. O da kolay değil… Hatta onlar için üzülmek ve belki ruhlarını, tüm varlıklarını ele geçiren korkularını gidermeye çalışmak, onları affetmek. Kelimelerle ruhlarına şifa vermek, hatta Can Yücel’in bir şiiriyle belki, neden olmasın…
Kan yasası bu insanın: / Üzümden şarap yapacaksın /Çakmak taşından ateş / Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın: /Savaşlara yoksulluklara / Ve binbir belaya karşın / İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın: / Suyu şavka döndürüp / Düşü gerçeğe çevirip / Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın / Emekleyen çocuktan / Uzayda koşana dek / Yürürlükte her zaman
(Can Yücel-Anayasası İnsanın)
Yeni yorum gönder