Alain de Botton’u en çok biz Türkler seviyoruz. Kendisi felsefeyle gündelik yaşamı buluşturma çabaları bakımından aslında tüm dünyada sevilen bir yazar. Ama yine de onu en çok biz seviyoruz. Niye mi? Yazarın Türkçeye çevrilen tüm çalışmaları hep çok okundu, çok konuşuldu, son çalışmalarından biri olan “Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı” kendi dilinden önce Türkçede yayımlandı, şimdi sıra son kitabı “Ateistler İçin Din”de. Yine yazarın kendi dilinden önce Türkçede…
“Ateistler İçin Din”, kuşkusuz dikkat çekici bir isim. Yine kitabın sırf adına bakarak diyebiliriz ki ateistler için de, inançlılar için de can sıkıcı bir çalışma olmalı. Hakikaten de öyle.
“Sabitfikir’in 05.09.11 tarihli,”’Ateistler İçin Din” dünyadan önce Türkçede” başlıklı haberini okur okumaz, kitabı ilk okuyanlardan biri olmak için değilse de, yazarın kimleri ne kadar kızdıracağını öğrenmek için hemen alıp okumaya başladım “Ateistler İçin Din”i. Mutluluğumuz için seküler dünyada dinlere yer açmak gerekliliği hangi ateisti kızdırmaz ki? Ya da din denen şeyin insanların topluluk olarak bir arada yaşayabilmeleri için kendi kendilerine uydurdukları kurallar ve ritüeller bütünü olduğu, dinden doğaüstünü, batıllılığı çıkarıp onu öyle kullansak daha iyi olacağı düşüncesi, hangi dinibütün kişiyi mutlu eder? Ya dinlerin, yalnızca inananlara bırakılamayacak kadar yararlı, etkili ve zeki bir bakış açısını temsil ettiği görüşü? Bu sonuncusu sanırım her iki cepheyi birden zedeler.
Alain de Botton, dini bir sorgulama alanı olarak açıyor önümüze. Bunu yapmasının sebebi, çağımızın endişeli ve yalnız modern insanının mutsuzluğu. Ve bu mutsuzluğun dinin içinden seçilecek bir takım özelliklerin hayata karıştırılmasıyla yenileceği umudu. Yeniçağcı arayışlara eski usul buluşlar misali… Botton, dinin içinden batıl olanı, doğaüstü olanı çekip çıkaralım diyor, açıkça. Bu kısımlar artık işe yaramıyor… İşe yarayanları ise bir bir anlatıp onları gündelik hayatın içine sokma yollarını gösteriyor. “Topluluk duygusu nasıl oluşturulur? Kibarlık nasıl yaygınlaştırılır? Reklamlarda sunulan ticari değerlere olan eğilim nasıl ortadan kaldırılır? Seküler azizler nasıl belirlenir ve onlardan nasıl yararlanılır? Üniversitelerin izlediği stratejiler ve bizim kültür eğitimine olan yaklaşımımız nasıl yeniden ele alınıp oluşturulur? Oteller ve spalar nasıl yeniden tasarlanır? Çocuksu gereksinimlerimiz nasıl belirlenip daha yeterli bir biçimde karşılanır? Kötü sonuçlara yol açan iyimserliğimizden nasıl vazgeçebiliriz? Bakış açımızı yüce ve aşkın olan aracılığıyla nasıl geliştirebiliriz? Müzeleri nasıl yeniden düzenleyebiliriz? Değerlere saygınlık kazandırmak için mimariyi nasıl kullanabiliriz?”
Bu soruların hemen hepsine ayrı ayrı yanıtlar veriyor kitap boyunca Botton. Affedicilik, cömertlik gibi erdemli davranışları vurgulayan reklam panolarından Hıristiyan topluluklarının geleneksel yemeklerini andıran Agape restoranlarına, Ortaçağda uygulanan çılgınlık günlerinin günümüze uyarlanmış modern versiyonlarından manastırların dışında modern insanın inzivaya çekilebileceği yeni ortamlara, bakış açısı tapınaklarına dek pek çok ilginç önerisi var. Dinin sorgulanamayacak bir inançlar bütününden çıkarak, bireyi içsel olgunluğa ve mutluluğa ulaştıracak bir kültürel sistem olarak yeniden tam anlamıyla hayatımıza girmesi için çeşitli uygulamalı yol haritaları çıkarıyor önümüze.
Ancak göz ardı ettiği çeşitli noktalar da yok değil. Doğaüstünün, batıl inançların, mitlerin ve efsanelerin kolektif bilinçdışının bizzat ürettiği ve ihtiyaç duyduğu şeyler olduğunu, insanlığın bunları hayatından çıkarmak yerine, yerlerine gün be gün yenilerini eklediğini görmezden geliyor sanki yazar. Hatta belki de bizzat doğaüstünü yitirişimizin gündelik hayatlarımızdan çıkarmış olmamızın bize mutsuzluk veriyor olabileceğini… Botton’nun din olarak ele aldığı Hıristiyanlık, Yahudilik ve Budizm de, genel bir fikir verseler de yetersiz. Düşüncelerimiz ister istemez İslam’ı, Şamanizm’i de arıyor.
Yine de her şeye rağmen tartışılması gereken, dikkate alınabilecek fikirler bunlar. Önce çağımız insanını, çağımızın sorunlarını ele alması ve işlemesi, sonra da tabuları yıkmaya cesurca niyetlenmesi bakımından.
eskiden nasıl buluşlar odoğunu meraketmiştim
Yeni yorum gönder