Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Yaşamdan ne kalıyor bana?

Mattis'in hayatı hem en eski hem en iyi arkadaşı olan ablasıyla (Hege) oynadığı iki kişilik bir oyun gibidir. Benzer diyaloglar, durmadan doğup doğup batan güneş, mevsim geçişleri... Alışkanlığın verdiği duyarsızlıkla mutludur. Fakat ani bir aydınlanmayla, Hege'yi kaybedersem ne yaparım, endişesine kapılır. İki kişilik bir oyun oynamanın işte böyle riskleri vardır.



Anton Çehov Neden Roman Yazdı?

Olga ölene kadar Avda Trajedi bildiğimiz Rus romanları şeklinde ilerler. Bildiğimiz Rus romanlarından kastım, ilk modernler olarak tasnif edilen Tolstoy ve Dostoyevski romanlarıdır. Olga’yı öldürdükten sonra Anton Çehov, bu çemberi kırmaya çalışır. Ve bunu başarır da.

 



Gurbette bir ölüm

“Almanya acı vatan” dendiğinde, hep canlı kalan ve bugünlere taşınan hikayelerle yüzleşiyoruz. Yaşanmışlıklar, zamanla başka şekiller alıp öykülere, şiirlere ve romanlara evriliyor. 

 



Kadın kadına öyküler

Kadının halinden kadın anlar, derler. Bu hal, yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın en medeni ülkelerinde dahi karşımıza çıkan bir anlama biçimi doğurur. Ortak payda olan kadın olmanın alt başlıklarında hep aynı konular sıralanır.



Hogwarts'tan Yalan Rüzgarı'na, bir Rowling hikayesi

Kimi zaman, ismi herkesçe bilinen bir yazar, yazdığı belli bir kitap hakkında şöyle bir yanılgıya düşebilir: “Ne yazarsam yazayım, her halükarda hayranlarım bu kitabı alacaklar, okuyacaklar ve tabi ki ona bayılacaklar!” Stephenie Meyer’ın, Nicholas Sparks’ın ve hatta Dan Brown’ın romanları hakkında yazan -ve bıkkınlık verecek kadar çok olan- eleştirmenler de bu haksız düşünce karşısındaki fikir



Kahramanlar ihtiyarlar mı?

Gerçek hayatta tanıdığınız birilerinin yaşlandığını fark edersiniz ya ansızın. Eskisi kadar hızlı davranamıyordur artık. Ya da daha fazla unutuyor, daha hızlı yoruluyordur... Zamanın getirdiklerini sizi üzse de kabul edersiniz işte. Ama roman kahramanları öyle mi? Yaratılmalarının üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra bile, devam maceralarında, aynı yaşta çıkmazlar mı karşımıza?



Bir zettel: Küre

Murathan Mungan 1980’lerden sonra edebiyat dünyasına girmiş ve bu dünyada kendine has bir yer edinmiş, edebiyatın neredeyse her türünde eser vermiş bir isim. Edebiyata yaklaşımında ve onu ortaya koyuş biçiminde sadece metin değil metnin sunumu, kitabın bir nesne olarak metinle bütünleşmesi de onun için önemli bir etken.



Metamorfozun Kaçış Hali

Mizah kulakta komik çınlasa da ciddi bir mesele. Hele de insanların öncelikli değer verdiği, hayatını etrafında biçimlendirdiği, eleştirisini önemsediği, hassasiyet kapsamındaki konulara değdiğinde tam anlamıyla barut fıçısına dönen bir mesele.



Karanlık kuyruklu yıldız

Roberto Bolaño'nun benim kitaplığımda çok özel bir yeri var. Tutkuyla sevdiğim yazarlardan birisi, ancak niye bu kadar çok sevdiğim sorulduğunda net bir cevap veremiyorum. Tıpkı herhangi bir romanının konusunu ya da türünü anlatmam istendiğinde cevap veremediğim gibi. Uzun uzun açıklamaya çalıştığımda bile bir şey –çok temel bir şey, Bolaño'yu Bolaño yapan o özellik– hep eksik kalıyor.



“Söylenemez aşk, hal diliyle hecelenir…”

Yıllardır Türk Edebiyatı’na yaptığı değerli katkılarıyla* tanıdığımız Ömer Lekesiz, sekiz güzel şiirden yola çıkarak hazırladığı Ateşten Kelimele

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.