Arşivi
//php print_r ($fields); ?>
Cumhuriyetin Osmanlı tarihini keşfi son sürat devam ediyor… Çılgın bütçeli filmler, olay yaratan diziler, yıldızlaşan Osmanlı tarihçilerinin çalışmaları, onların tarihe getirdikleri yeni yorumlar ve elbette romanlarla Osmanlı İmparatorluğu’nu keşfetmekle, cılkını çıkarma kıvamı arası bir yerlerdeyiz şimdilik.
//php print_r ($fields); ?>
Roman eleştirisi yeterince okunmazken eleştiri üstüne eleştiri kim için olur ki? Bu benim sorum değil, edebiyat eleştirimizin usta isimlerinden Semih Gümüş’ün. Sorunun cevabı ondan geliyor yine: “Eleştirinin kendisi için elbette. Orada yaratıcılıkla düşüncenin derinliği, dünyanın merkezindeki potada erimektedir. O olmazsa edebiyatı ekseninde tutmak olanaksızlaşır.
//php print_r ($fields); ?>
Elimde üç Tanpınar kitabı, birini alıp birini bırakıyorum, sonra yine tekrar… Kapı Yayınları hemen hemen aynı anda çıkarmış bu üç incelemeyi. Bir Tanpınar Kitaplığı kurma isteğiyle… Handan İnci’nin Tanpınar Zamanı-Son Bakışlar, Besim F. Dellaloğlu’nun Modernleşmenin Zihniyet Dünyası-Bir Tanpınar Fetişizmi ve İbrahim Şahin’in Haz ve Günah-Bir Tanpınar Yorumu...
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
Hem yazarla hem de hikayeyle okur arasındaki o netameli, belki de hiç olmayan bölgede inatla duran; kimi zaman eleştirdiği kimi zaman da eleştirmediği, eleştiremediği için hiç sevilmeyen; yine de mumla aranan eleştirmen... İster istemez zihnimizde sevimsiz bir yer etmiş bu kişi, için için biliriz ki edebiyat denen dünyanın en oyuncu karakteridir.
//php print_r ($fields); ?>
Biz yeryüzü acemileri… Küreselleşmeyi dilimizden düşürmeden, her yere, herkese yabancı; farklı kültürler, kıtalar, onların kültürü ve siyaseti bir yana, bahçemizdeki ağaca bile kör… İçinde yaşadığımız ve bir öncekinden çok daha farklı olacağını iddia eden yüzyılımızın da acemileriyiz…
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin bir hikayesi vardır derler ya, doğrudur çünkü zaten dünya üzerinde sadece tek bir hikaye vardır: Yaşamın hikayesi. Bu tek ve biricik hikayenin tuhaf bir şekilde kişiye özel olmasının yegane sebebi ise, hakkını vermekle ilgilidir elbette. Kim hikayesinin güzel, büyüleyici, nefes kesici, sürükleyici olmasını istemez ki.
//php print_r ($fields); ?>
Alıp başını dağlara çıkarmış hep, uzaktaki mavilikler, ufuk çizgisi, dağ gölleri, tepelerin üzerinden hiç kalkmayacakmış gibi duran puslara doğru gider gider gider, ilerde, hep daha uzakta olanlarını özlermiş neyi özlediğini de pek bilmeden.
//php print_r ($fields); ?>
Geçtiğimiz günlerde Gülenay Börekçi, Egoist Okur adlı blogunda safiyane sormuş; çok satmanın bir formülü var mıdır acaba diye?
//php print_r ($fields); ?>
Amerika’da yapılmış bir araştırmanın neticesi: “Edebiyat erkeklerin tekelinde” (Sabitfikir, 02.04.12), diyor. Bu sonuca varmak için, üstelik de tüm dünya edebiyatında, hiçbir araştırmaya gerek yok ki. Görünen köy kılavuz hiç istemiyor.