Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Daha önce iki romanı yayımlanmış, ama okuma fırsatı bulamamıştım Jon McGregor’u. “Köpekler Bile”sini okuduktan sonra iyi bir yazarı ıskaladığımı anladım. Gerçekten de özellikle İngiliz Edebiyatı için büyük gelecek vaad eden bir yazar. 1976 yılında Bermuda doğmuş, Norfolk’ta büyümüş, üniversite eğitimini Bradford’da tamamlamış.
//php print_r ($fields); ?>
Yıllar önce aklıma harika bir roman fikri gelmişti. Aman unutmayayım diye her ayrıntısını ince ince not etmiştim defterime. Sonra da yarın ne yazacağını bilen bir yazarın iç huzuruyla uykuya dalmıştım. Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum, artık şu harika fikri romana dönüştürmenin sırasıdır diyerek masaya oturduğumda gözlerime inanamadım.
//php print_r ($fields); ?>
Nerede kalmıştık?.. Çılgın yazarımız Burroughs, “cut-up” tekniğiyle kaleme aldığı roman dizisinin ilk kitabı Yumuşak Makine’de bünyemizi epey hırpalamıştı. Art arda eklediği bant kayıtları, bizi hafif şizofrenik tatta ufaktan “zehirlerken” ikinci kitap Patlamış Bilet’te deneyselliğini sürdürüp kafamızı dumanlamaya devam ediyor.
//php print_r ($fields); ?>
Zamanında, biyolojide farklı türler arasındaki ilişkiler konusunun aklımda yer etmesi için en bilindik yöntemlerden birine başvurmuş ve bu ilişkileri çeşitli kelime oyunlarıyla ezberlemeye çalışmıştım.
//php print_r ($fields); ?>
Yazarın biri, bir gün, ünlü Villa Medici’nin kütüphanesinde araştırma yaparken, Michelangelo’nun biyografisinde az bilinen bir detay yakalar. Osmanlı Sultanı II. Bayezid tarafından, Michelangelo’ya yazılmış bir mektuptan, İstanbul’da bir köprü inşa etmek üzerine bir iş teklifinden söz edilmektedir. Böyle bir davet gerçekten var mıdır? Michelangelo İstanbul’a gelmiş olabilir mi?
//php print_r ($fields); ?>
Pek çok açıdan Henry James’ın bugün yazılan gerçekçi romanların tekniklerini ve “gerçeklik” anlayışlarını en yoğun biçimde belirleyen yazarlardan biri olduğu söylenebilir.
//php print_r ($fields); ?>
İki yazarın birlikte kaleme aldıkları roman sayısı azdır. Daha baştan deneysel bir metin üretildiğini düşünürsünüz. “Kırmızı Balık Cinayeti”ni okuduğunuzda, düşüncenizde haklı olduğunuzu anlayacaksınız. Andrea Camilleri ve Carlo Lucarelli’nin 2005 yılında bir belgesel çekimi için biraraya geldiklerinde doğmuş böyle bir polisiye yazma fikri.
//php print_r ($fields); ?>
Otuz yıllık yaşantısıyla Rus edebiyat tarihine adı “holigan şair” olarak geçmiş olan Sergey Yesenin köylü bir ailenin çocuğuydu. Yüzyılın en büyük olaylarından biri olan 1917’deki Rus Devrimi’ni, içlerinden yetiştiği köylülere daha iyi bir hayat getireceği umuduyla ve coşkusuyla karşılamıştı.
//php print_r ($fields); ?>
Emel Koç’un “Behice – ‘Bir devrimci... Bir kadın... Bir anne...”’ kitabını okurken, olmaz ya, bir insanı bir tek sözcükle tanımlamak nasıl olur, olabilir mi, böyle bir tanımlama yapılması durumunda yanlış payı ne olur gibi şeyler düşündüm. Emel Koç da sanırım aynı düşüncelerle Behice başlığının altına, üç sıfat eklemiş. Tümü doğru.
//php print_r ($fields); ?>
Stephen King’in Kubbe’nin Altında (Under The Dome) adlı romanı 2009’un sonuna doğru Amerika’da yayımlanmıştı. Hemen hemen bir buçuk yıl sonra dilimize de kazandırıldı. Kitapla ilgili kulağımıza gelen ilk iki haber, sayfa sayısının bini aşkın olduğu ve kimi okur ve eleştirmenlerce King’in başyapıtı olarak görülen Mahşer’e rakip bir romanla karşı karşıya bulunabileceğimizdi.