Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Bir bilinmez olan ve hayatımızda geniş yer tutan ölüm ile intihar olgusu edebiyatımızda da geniş yer tutmuştur. Ancak bu yer daha çok verili göstergeler, yani ölümle tanrıyı kucaklama, yeni dünyaya varma, ölümle eşitlenme etrafındadır. İlk kez Abdülhamit Tarhan, karısının ardından yas tutup ölüyü, ölümü sorgulayarak, tanrıyla hesaplaşarak Makber adlı şiiriyle alışkanlıkları yıkmıştır.
//php print_r ($fields); ?>
Sadece ileri doğru gitseydi; bazı şirketlerin sponsorluğunda gelişen “güncel sanat” yapıtlarıyla oyalanmakla yetinir, mesela 20. yüzyılın başlarında Picasso'yla Braque'ın adjunction (eklenti) nesnelerle ürettikleri kolajlarla hiç ilgilenmezdik.
//php print_r ($fields); ?>
Ferdydurke, Witold Gombrowicz’in 1937’de Lehçe olarak yayımlanan ilk romanı. Eser, dönemin edebiyat çevreleri tarafından beğenilse de yazarın yaşadığı ekonomik sıkıntılara çare olmaz.
//php print_r ($fields); ?>
“Benim maceram insanın gizemine varmak içindi,” diyordu Yaşar Kemal, Alain Bosquet ile yaptığı ve kendini anlattığı yazışmalarında, ancak şunu da ekliyordu: “İçimde biraz da gerçeği arama çabası var.” Gerçeklik ve düşsellik ikilemi, hem Doğu’da hem Batı’da, hem geçmişte hem de günümüzde edebiyatın başa çıkmaya çalıştığı en temel meselelerden biri oldu.
//php print_r ($fields); ?>
Viktorya İngilteresi... Londra 18. yüzyılda Batı uygarlığının başkenti olan Paris’ten 19. yüzyılda bu ünvanı alarak selefinin tahtına oturmuş. İngiliz entelektüel John Stuart Mill’in 1833 yılında kaleme aldığı makalesinde (Comment On Bentham In Bulwer’s England and the English) belirttiği gibi ülkede tam bir ‘geçiş dönemi’ yaşanıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyatın ortaya çıkışından bu yana hep gündemde kalan konulardan birisi baba-oğul ilişkisidir. Bu konuda Sophokles’in Kral Oidipus’undan başlayıp, Shakespeare’in Hamlet’i ile devam edip, Dostoyevski, Turgenyev, Charles Dickens uğraklarından Kafka’ya çıkar.
//php print_r ($fields); ?>
Saf ve Düşünceli Romancı’da Orhan Pamuk, “ister hikayesi ve hareketi çok olsun, ister manzara resmi gibi hiç hikayesi olmasın romanı temel olarak hikayeyi takip etme alışkanlığıyla” okuduğumuzu söyler. Ömür İklim Demir’in yazdıkları da bu akış içinde takip ederken beğendiğimiz cümlelerin altını çizmek için bile duraklayamadığımız hikayelerden.
//php print_r ($fields); ?>
İkitrilyonyediyüzaltmışmilyarsekizyüzseksendokuzmilyondokuzyüzaltmışaltıbinaltıyüzkırkdokuz. 2’ye bölünemez. 3 için, rakamları tek tek toplayıp sonucun 3’ün katı olup olmadığına bakmak yeterli. Son rakam 0 ya da 5 olmadığına göre 5’e zaten bölünemez. 7’ye, 11’e, 13’e?
//php print_r ($fields); ?>
İbranicede sözcük anlamı topluluk olan “kibutz”, kuramı ve pratik örgütlenmesi ile geçtiğimiz yüzyılın en ilginç alternatif yaşam deneyimlerinden birisi olmuştur.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat nedir? Edebi incelemelere kendisini adamış herhangi biri için temel bir soru olması gereken bu soru, -Platon ve Aristoteles’ten itibaren- Batılı felsefi gelenek içinde de sürekli olarak sorulagelmiştir. Bir kayıt ne zaman ve nasıl edebiyat haline gelir ve bu olduğunda gerçekleşen nedir? Neye ve kime bağlıdır bu?