Yazarlar

Murat Aksoy
Erzincan doğumlu. Orta öğretimini Kabataş Erkek Lisesi’nde, lisans eğitimini Erciyes Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde tamamladı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İnsan Hakları Hukuku Bölümünde yüksek lisans eğitimi aldı. Taraf gazetesinde HerTaraf sayfasının editörlüğünü yapmış olan gazeteci yazar Murat Aksoy, halen Yeni Şafak gazetesinde çalışmaktadır.
Tüm Yazıları

Eleştirmesi ve değerlendirmesi zor bir kitap var elimde. Zorluğu hacminden kaynaklanıyor. Büyük boy 700 sayfanın üzerinde bir çalışmayı iki türlü değerlendirmek mümkün. İlki içerik bağlamında bir analiz, ikincisi ise kitabın temel sorunsalının ve yazarın zihniyetinin analizi. Benim tercihim ikinciden yana oldu. Emre Kongar’ın “21.

Türkiye’nin netametli tartışma konularından birisi “laiklik”tir. Burada temel soru “Türkiye “laik” midir, değil midir?” şeklindedir. Türkiye’nin laik olmadığını öne sürenlerin temel gerekçesi “Diyanet İşleri Başkanlığı”dır (DİB). İlk tespit olarak şunu belirtmek gerekirki, evet tek başına DİB’in varlığı evrensel anlamda laikliğin ihlalidir.

Bazı kitaplar hakkında yazmak güçtür. İki açıdan. İlki yazarın birikimi ve uzmanlık alanının genişliği, ikincisi ise kitabın ilgi alanının genişliği. Elimizde her ikisini de kapsayan bir kitap varsa, varın siz düşünün.

Küreselleşmeyi kabaca bir sistemin kendi sınırlarını aşması olarak tanımlamak mümkün. İkinci dünya savaşından sonra başlayan tartışmalar 1960’lardan itibaren Avrupa’da sosyal devleti öne çıkardı. Özellikle Almanya merkezli bu yapı daha sonra farklı ülkelerde kendini gösterdi. Ve dünyanın birçok ülkesi için örnek oldu.

Yargı Türkiye’de en çok tartışılan konulardan birisi. Yasama ve yürütmeyle birlikte üçüncü erk olan yargı, son dönemde almış olduğu kararlara, siyasi polemiklerle odakta. Tabi yargı denince kavramsal düzeyde tartışma yargının “bağımsızlığı”, “tarafsızlığı” ve “siyaset dışılığı” üzerine oluyor.

1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra tüm dünyada sol sadece siyasal olarak değil, ideolojik olarak da gerilemeye başladı.

Sosyal bilimlerin bir alanı olarak “tarih”, özünde bir zihniyet tarihidir. Tarihin herhangi bir anında, geçmiş herhangi bir “an”ın ya da herhangi “iki tarih aralığının” tarihinin yazılması ya da “ne olduğunun yazılması”, o tarihini yazanın zihniyetinden bağımsız olmayacaktır. Bu açıdan her tarih yazımı yorumsamacı yani özneldir. Tarihe bakarken nesnel olma şansı yoktur.

Elimizde 600 sayfaya yaklaşan bir kitap var: “Haliç'te Yaşayan Simonlar – Dün Devlet-Bugün Cemaat”. Bu hayli sansasyonel kitabı değerlendirirken, her şeyden önce iki önemli soruyu sormak gerek.
