Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Gözümün önünden gitmiyor: Bir bakan, bir orman ve su işleri bakanı üstelik, Diyarbakır’da –belki de– nefsi müdafaa amacıyla av tüfeğiyle vurulmuş ve sonra “nesli tükenmekte olan” statüsüyle doldurulup kürkü fönlenerek ve makyajlanarak cam bir fanusun içinde sergilenen leoparın önünde poz veriyor. Dişlerini göstererek gülüyor bakan, bir yandan eliyle leoparı işaret ederek.
//php print_r ($fields); ?>
Yukarıdaki alıntı Ernst Jünger'den. On dokuzuncu yüzyılın son dönemecinde, 1895’te, Heildelberg’de doğan Jünger, lise çağında Fransız Yabancı Lejyonu’na katılır. Babasının araya girmesiyle hemen oradan ayrılır. Birinci Dünya Savaşı’yla, gönüllü olarak cepheye gider. Almanya’nın yenilgiye uğradığı savaştan sonra da orduda kalır.
//php print_r ($fields); ?>
Süper kahramanlara has olağandışı bir yeteneğim bulunsa, bunun görünmezlik olmasını isterdim hep. Görünmeden görmenin, gözlemlenmeden gözlemlemenin tanrısal bir yanı bulunduğu muhakkak. Siz başkalarını gayet iyi tanırken onlar için bir muamma olarak kalmanın size sosyal yaşamınızda avantaj sağlayacak konforlu bir yanı var.
//php print_r ($fields); ?>
Bir an gelir ki ezberinizi unutursunuz; tiyatro sahnesindeki “trak”tır bu. Söyleyeceğini öğrenmişlerdeki ani bellek boşluğu, beyindeki havalandırma deliğinin açılışını andırır. Aslında hiç beklenmeyen bir şimşek çakışıdır yaşanan; her şey kendi manası üzerindeki tahakkümünü kaldırır. Birdenbire gitmek istersiniz. Birdenbire başka olmak istersiniz.
//php print_r ($fields); ?>
"Hayatımı anlatsam roman olur." Herkes kendi hayatının yazarı mıdır? Yaşadıklarını kurgulayıp roman haline getirerek raflara sürmediği için "yayımlanmamış bir yazar" mıdır? Ya da hayatlar roman kurgusuyla değil de anı türünde yazılabileceğine göre neden yazmıyoruz? Yeterince ünlü ve ilgi çekici biri olmadığımız için mi?
//php print_r ($fields); ?>
İskandinav edebiyatı (ve sineması) deyince birçoğumuzun içinde tatlı bir his belirdiğini biliyorum. O bizimkine hiç benzemeyen, buradan bakınca neredeyse efsunlu görünen nevi şahsına münhasır coğrafyadan yazılmış metinler, bizim buralarda hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Ben de konu hikaye anlatıcılığı olunca “Kuzey sever” ekipten biriyim.
//php print_r ($fields); ?>
Film analizleriyle tanıdığımız yazar ve radyocu Gökçe İspi Turan, kısa süre önce yayınlanan üçüncü kitabı Güve Yeniği’nin 20 öyküsüne, 20 kadın karakteri konuk ediyor. Hepsi de zaman zaman karşımıza çıkıveren, ucundan kıyısından tanıdığımız karakterler. Öyle gerçekler ki...
//php print_r ($fields); ?>
Yakın bir zaman önce Asabiyeci adıyla yayımlanan novellası sayesinde bir kez daha andığımız Machado de Assis –ya da tam adıyla Joaquim Maria Machado de Assis– Latin Amerika edebiyatının öncü ve büyük yazarlarından biri...
//php print_r ($fields); ?>
behçet çelik birçok yazardan farklı olarak kahramanlarının duygularını tasvir etmekten ziyade adeta okuruna bulaştıran bir yazar. onunla birlikte, bunalımı anlamıyoruz örneğin, bizzat yaşıyoruz. çelik günümüz türkçe edebiyatında iç sıkıntısını en iyi anlatan yazarlardan biri. ikinci romanı soluk bir an’da ise bakışını aşk ve evliliğe yöneltmiş.
//php print_r ($fields); ?>
Philip K. Dick, bilimkurgunun altın çağına ya da 1950’lerin distopik kurgusuna bir yandan meraklı bir okur, bir yandan da genç ve amatör bir yazar olarak yetişen, özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda imza attığı eserlerle bilimkurguya yeni bir bakış açısı kazandıran, 80’li yıllardan sonra bilimkurgunun nasıl bir dönüşüm geçirdiğini göremeden bu dünyadan göçen bir yazar.