Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Çok kimlikli adam: Valfierno

Size dünyaca ünlü Mona Lisa’nın o kadar da sakin bir geçmişi olmadığını söylesem? Bu nadide tablo yakın geçmişte büyük bir badire atlattı. Birtakım kişiler tarafından uzun süredir evi olan Louvre Müzesi’nden kaçırıldı!



Dünyadan // Hüzünlü Gezmen: Hassas vicdan, ketum karakter, kara kahin

Günümüz toplumunun kara kahini olarak gördüğüm Michel Houellebecq’in yakında yayımlanacak İngilizce şiir derlemesi Unreconciled hakkında –Millions’ta– okuduğum bir tanıtım yazısı, “sad flâneur”(hüzünlü gezmen) ifadesini sadece Houellebecq için değil, Sylvia Plath’tan Tao Lin’e (Taipei romanıyla hatırlanacaktır) pek çok zamane insanının yazdıkları için de anahtar olarak kullanı



Gidenler ve kalanlar

İnsan ne zaman gider? Gitmek ne zaman bir ihtiyaç haline gelir? İnsan ne zaman gitmeye mecbur kalır? Bu soruların cevabını veremesem de bildiğim bir şey var ki insan kimi zaman giden olurken kimi zaman kalan olur, geride kalan...

 



“Doğuştan romancı”

Mahmut Yesari, edebiyatımızın en üretken yazarlarından birisiydi. Kısa ömrüne sığdırdığı on dokuz roman, iki hikaye kitabı ve çok sayıda tiyatro oyunuyla yaşadığı döneme damgasını vurmuştu. Ancak ne yazık ki zaman her şeyi unutturabiliyor; Mahmut Yesari de pek çok meslektaşının akibetine uğradı ve hafızalardan silinip gitti...



Bir ağacın gövdesine sarılma arzusu

Neresinden tutsak elimizde kalan zamanların ve hiç tanışmadığımız, sadece bu dünyadan göçtüklerinde adlarını öğrendiğimiz çocukların ölüm haberleriyle sarsılıyoruz her gün. Öyle ki, yaşamak için bulduğumuz nedenlerin birçoğu sadece boşlukta sallanıp duruyor. Çocuklar büyüyemezken, biz bir şekilde devam edebilmenin sıkıntısıyla sadece yokluklarını sayabiliyoruz onların.



Herkes haksız olursa

Anlatıcının da romanın karakterlerinden biri olduğu metinlerde, bu karakterin psikolojik bir üstünlüğü olur. Okur farkında olmadan olaylara onun gözünden ve bir parça da tarafından (taraf olmak manasında) bakar. Peki romanın hem anlatıcısı hem de anti-kahramanı karakterler yok mudur?



Meşguliyeti alınmış insan

Artık her şey gerçek! Ölüm sarışın kafalara da eşit şekilde dağıtılıyor. Tüm duygusal yaklaşımlar, pişmanlıklar, imal edilen gerçeğe tosluyor. Artık çok geç. Yetişmenin, aşkın, dokunmanın, nefes almanın etrafı “ölüm tehlikesi” yazısıyla çevrildi. Hiç kimsenin geç kalmak gibi bir bahanesi kalmadı. Herkes kendi evinde, tam zamanında.

 



Maniac'lardan Uzak Durmak İçin Birkaç Neden

Netflix gibi stream servislerinin izleme alışkanlıklarımızı doğrudan etkilediği bir gerçek. Deyim yerindeyse üzerimize sezon sezon boca ettiği yapımlarla, sezonlar arası olmasa da bölümler arası bekleme derdini ortadan kaldıran Netflix yavaş yavaş hepimizin evlerine sızıyor.



Yaz tatilinden arta kalan

Edebiyatta genel olarak kabul görmese de “yaz romanları” diye –bir “tür” değil belki ama– bir olgunun olduğu gerçek. Plajda, şezlongda ya da tatile giderken kullanılan ulaşım araçlarında okunabilecek kitaplar neden olmasın, tartışmasına girmeksizin, en azından yaz mevsiminin okumak için vaktin en çok bulunabileceği mevsim olduğunu söyleyebiliriz.



Peki ya sonra?

Gerçek hayatta bildiğimi ya da bildiğimi sandığım dünyayı, bildiğim kelimelerle yeniden yaratabilen insanlara hayranım. Hiç bilmediğim, aklıma bile gelmeyecek şekillerde yaratanlara... Dünyanın sınırsızlığını, insanın sınırsızlığını, hayal gücünün sınırsızlığını hissettirenlere... Yani fantastiğe, bilimkurguya, büyülü gerçekçiliğe...

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.