Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
Her aşk bir keşif alanıdır. Karşınızdakini keşfederken bir yandan da kendinizi keşfedersiniz. Yeryüzü ayaklarınızın altında büyür, çiçeklenir ama hayata karşı attığınız adımlar hafifler. Başlangıçlar ise insanı nedense hep korkutur. Bizim evde Çalıkuşu sendromu diye adlandırdığımız durumdur bu; sevdiğimiz insanların başına öncelikle taş atmayı neden bilinmez huy edinmişiz.
//php print_r ($fields); ?>
Ellili yaşların başında, Lizbonlu bir düzeltmen: Raimundo Silva. Raimundo epey yalnız ama bunu sorun etmiyor; içtenlikle yakınlık duyduğu tek şey üzerinde çalıştığı metinler.
//php print_r ($fields); ?>
Dennis Lehane, Kanunsuz’da yine sinematografik üslubu ile bir filmin peşi sıra sahnelerini anlatır gibi yazıyor. Yirmi yaşının tüm uçarılığı ile karşımıza çıkan Joe ile, 1926 yılından itibaren Boston’dan başlayarak farklı coğrafyalardaki içki ve suç ekonomisinin tüm bileşenlerine tanık oluyoruz.
//php print_r ($fields); ?>
“Aynalara bakmak kime bakmaktır?” diye sorar şair. İnsan kendini yine insanda, bir başkasında, ötekinde tanır. Başkasıyla kurduğumuz ilişkinin doğası bize kim olduğumuzu da söyler. O nedenle, ne zaman aynaya baksak herkes orada: 12 Eylül, gözaltında kaybolanlar, Diyarbakır Cezaevi, ölüm oruçları, faili meçhuller, Halepçe, Maraş, Sivas, Roboski, kardeşimiz Hrant ve daha niceleri...
//php print_r ($fields); ?>
“Yaşamak Zamanı” Dilem Yayınevi'nden yayınlanmış, cep kitabı boyutlarında, Ozan Hüseyin Erkan 'ın özgün şiirlerini kapsayan şirin bir yapıt.
//php print_r ($fields); ?>
Seri katiller arasında vampirliğe özenen neredeyse yok gibidir.
//php print_r ($fields); ?>
Edebiyat ödülleri, ister ulusal olsun ister uluslararası, daima tartışmalarla örülü bir ağın içindedir. Çünkü roman, öykü, şiir, kurmaca hatta edebiyatın ta kendisi dahi yüzde yüz objektif bir bakış açısıyla değerlendirilecek, teraziye konulup tartılacak, laboratuvara sokulup incelenecek şeyler değil.
//php print_r ($fields); ?>
Wilde'ın anarşizme meyletmesinin arkasındaki neden ise bizzat tanıştığı Rus anarşist düşünür Pyotr Kropotkin'e olan hayranlığıdır: "Rusya'dan gelen, o güzel İsa'nın ruhuna sahip adam."
//php print_r ($fields); ?>
İnsanın mana karşısındaki netameli duruşu, manayla kurduğu ilişki ve onu dile getirişi yüzyıllarca farklı farklı kalıplara girdi. Yeri geldi mit oldu, efsane söyledi; fikir oldu felsefe yaptı, şiir oldu Derviş Yunus’un dilinden “Ya ben öleyim mi söylemeyince,” dedi. Bugünse bize hikayesini anlatmak düştü.
//php print_r ($fields); ?>
Gördüğüm şeylerin beni hipnoz etmesinden korkmuyorum; gördüğüm her ne ise karşımda, ötemde, yakınımda veya uzağımda “başka bir var olma” şeklini koruması, devinerek dönüşmesi, dönüşümünü benimle tamamlaması böyle bir etkileşime daima açık zaten.