Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

Eleştiri // En çok okunanlar



Cehennem ateşindeki halife

William Beckford korku edebiyatının ilk ürünlerinden birini kaleme almasıyla özgün iş çıkarmış bir yazar. Bunun dışında söz konusu romanı Vathek'i, bir İngiliz olarak Fransızca yazması da ilginç.

 



Victor Serge değirmene karşı

"Anarşizm Tarihi" diye sıkı bir külliyat hazırlansa (belki de vardır) Victor Serge, o kitabın önemli bir maddesi olurdu herhalde. Serge, gözü kapalı şekilde olayların içine dalan bir eylemci değildi; yazarlığının yanı sıra çevirmenliği, gazeteciliği ve şairliği de vardı. Çar II.



İtaatkar ve uygar!

Arnon Grunberg'in Tirza’sını okuduğumda genç ve yetenekli bir yazar keşfetmenin heyecanını duymuştum. Mahrem hayatın ayrıntılarında pervasızca dolaşan sakınmasız ve keskin diliyle “rahatsız edici”ydi Grunberg.



Halının altına süpürülenler

Bazı kitaplar hakkında yazmak çok zordur. Bir müddet o kitapla yaşamanız, onu öncelikle zihninizde, sonra belki çantanızda taşımanız, kitap elinizdeyken uyuyakalmanız, belki sabah ilk iş tekrar onunla günaydınlaşmanız gerekebilir.



Suçlu ipucu bıraktı

Korku ile siyasi, toplumsal ve dini olarak disiplin altına alınan insanoğlunun asıl alt etmesi gereken, endişe ve tereddütlerden oluşmuş stres illetidir. Bu stres günlük koşuşturmalardan nem kapan ruhun panik atak kapılarında sürünmesi anlamının çok üstünde, bir varlık engelidir.



Fırtınadan uzakta

Bu gezegenin daha fazla başarılı insana ihtiyacı yok. Daha fazla hikaye anlatıcısına ihtiyacı var. David W. Orr’un Earth in Mind adlı kitabında geçiyor bu fikir. Bir süredir üzerine düşündüğüm bir şey bu.



“Denge bir balıktır, dümdüz yüzen bir balık”

Edebiyatın köpekbalıklarıyla buluştuğu noktada, kuşkusuz akla gelen ilk eserlerden biri Peter Benchley’in Jaws: Denizin Dişleri adlı romanı.



Hatırlamak esastır

Avustralyalı müzisyen/şarkıcı Nick Cave, hayatının beyazperdeye yansıtıldığı Dünyada 20.000 Gün filminde psikanalistinin, “Hayatta en büyük korkunuz nedir?” sorusuna, “Belleğimi yitirmek,” diye cevap veriyordu. Alman yazar W. G. Sebald’ın edebiyatını da tek bir sözcükle tanımlamak gerekse, bu sözcük “bellek” olabilir. Ya da belki, daha kapsayıcı olması bakımından “hafıza”...



Virginia'nın olmadığı her şey

Virginia Woolf zaten hepimizin malumu, ben size Vita Sackville-West’ten bahsedeceğim. Köklü, aristokratik bir aileden gelen Vita, 365 odası, 52 merdiveni, 12 giriş kapısı ve yedi avlusuyla İngiltere’nin en büyük evleri arasında bulunan, 1566 yılında Kraliçe I. Elizabeth tarafından kuzeni Thomas Sackville’e verilen, günümüzde ise bir kısmı müzeye dönüştürülen Knole House’ta, 1892 yılında doğdu.



Tanısan sevmezsin

Yazarların, okuyup sevdiğimiz yazarların yani, hani yere göğe sığdıramadıklarımızın, başımızın tacı olanların “iyi” insanlar olmaları şart mı? O kitapları yazan adamlar ya da kadınlar asla “öyle” şeyler yapmazlar, değil mi? Tanısak çok severiz çünkü, eminiz buna, o kitapları yazan nasıl “öyle” biri olabilir ki?

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.