Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

// En çok okunanlar



Her güne beş roman

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Bilge Kula, Diyarbakır Kitap Fuarı’nda bir açıklama yapmış: "Türkiye'de her gün 5 roman yayımlanıyor. Bu olağanüstü bir edebiyat üretimidir." *

 



Romanın Hazırlanışı 2: Arzusu, Umudu, Endişesi, Sıkıntısı, Kutsallığı ve Deliliği ile Yazmak

Birkaç hafta önce Roland Barthes’ın “Romanın Hazırlanışı 1 Yaşamdan Yapıta” adlı çalışmasının  sayfalarını karıştırmıştık.



Kendi mitinin kahramanı: Fazıl Say

Söz konusu, Mezopotamya Senfonisi. Bir sıcak yaz gecesi konser alanı yekpare bir kütleyi andıran dinleyici topluluğunun ağırlığıyla ezilir gibi, batar mıyız bu dolgu alan üzerinde bunca kararlı ağırlıkla, diye içimden geçiriyorum. Fazıl Say gerilerde bir yerlerde senfonisine yer açar gibi çalıyor. Hafiflemeyi algılıyorum.



Yeni bireylerin derdi: Yeni bireycilik

 

Bir bilgisayarın başına geçmişseniz, internete de bağlanmışsanız ve hatta bu yazıyı okuyorsanız eğer, siz de “yeni bireycilik” derdinden mustaripsiniz demektir. Hoş, bu yazıyı okumasanız, bilgisayarınız olmasa hatta hayatta hiç nete bağlanmamış olsanız da bu dert yakanızı bırakmayacaktır. Zira, insan hayatta pek çok şeyden kaçabilir ama çağının dışında bir yerde yaşayamaz.



Bir ihbarcının güncesi

Kütüphanemde bir keşif gezisine çıktım, günlerdir kitapların önünde, gözlüğüm burnumda, ellerim arkada birleşmiş, dikilip duruyorum. Kitapları Değerlendirme ve İnceleme Komisyonları’nın varlığı beni benden aldı sevgili okurlarım, huyumu değiştirdi iyiden iyiye, kendi kendimi ihbar etme niyetindeyim.



Hazin mukayeseler... Edebiyatı var eden endişenin temeli

1960’ların sonunda Julie Kristeva’nın, yapıtı yoktan var eden bir yaratıcı-yazar kavramını sorgulamak üzere ortaya attığı kavram "metinlerarasılık". Karşılaştırmalı edebiyata asıl anlamını veren ve hatta bugün anladığımız şekilde yaratıcı eleştirinin önünün açan bir kavram.



Amazon al, beni de al!

Hiçbir şey yetmiyor onları doyurmaya, yüzyıllar binyıllar boyu para ve itibar getirmeyen bir işi bile –ki burada sözünü ettiğimiz şey edebiyat oluyor haliyle- gerekirse içini boşaltıp allayıp pullayıp meta haline getirir, yine kazanırlar, yine kazanırlar.



Dön bebeğim!

Biliriz ki aslında insanın içinde yaşadığı tek bir dünya vardır; dil. Kendi yarattığı evrene, kendi koyduğu kurallarla hapsolmuş insanın dil dünyası… Bu dünyanın en bize ait olmayan yeri ise elbette yazı. Dilin kurallarının en teknik, bize en uzak alanı yazının içinde dolaşan yabancılarız hepimiz. İstemediğimiz bir kaderi oturup kendimiz yazarız!



Metin metnin, yazar yazarın aynası

Birbirine ayna tutarmış gibi, birbirinin içinden kendini daha da derinleştirirmiş gibi geçen kitaplar ve yazarlar vardır. Birini okurken aklınız diğerinde kalır, birinin sayfalarını karıştırırken parmaklarınız diğerinin sayfalarını arar. Döner döner bakarsınız, araya ve aralarına ne kadar zaman girse de, sanki ikisini aynı anda okumuşçasına hatırlarsınız.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.