Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Dünyayı kucaklayacak kadar sevgisi olup bu sevgiyi nereye koyacağını bilemeyenlere selam olsun! Gülümsemesi yüzünde hep buruk kalacaklara, fotoğraflara nasıl poz vereceğini bilemeyenlere, uzun hesaplaşmalardan sonra çocukluğuyla barışanlara, gidenlerin arkasından kalmak zorunda olanlara da!
//php print_r ($fields); ?>
Apartman denen şekilsiz kayaların içinde yaşamaya başladığımızdan beri dikey bir gürültünün merkezine yerleştik. Altı yönden kuşatılan uygar mağarada sessizliğe muhtaç ve sesten ihraç edilerek hayatını sürdürebilmek modern insanın hak ettiği bir ceza – bununla uzlaşması da olanaksız görünüyor. Ses ile gürültü arasındaki farkı tüm ayrıntılarına kadar listelemek ömrü uzatmayacak.
//php print_r ($fields); ?>
Dilin bize biçtiği kimliğin bir form olarak kabuğunu kıran, onu dönüştüren ve sonsuzlaştıran yaratıcı bir söz şiir. Ona dair tüm edim ve deneyimlerimizi, bir yaşam pratiği ile sınırları aşan zamansız hatta belki zamanın kendisi olan güçlü bir eylemin öznesi haline de getiriyor.
//php print_r ($fields); ?>
Hiçbir şey ve her şey hakkında üç kitap: Kuşku, Dogma ve Göç. Newcastle Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren Lars Iyer’in bir internet günlüğünde anlatmaya başladığı ve daha sonra romana dönüşen hikaye, bizi edebiyat tarihinin en absürt çiftlerinden biriyle tanıştırıyor. W.
//php print_r ($fields); ?>
Neresinden tutsak elimizde kalan zamanların ve hiç tanışmadığımız, sadece bu dünyadan göçtüklerinde adlarını öğrendiğimiz çocukların ölüm haberleriyle sarsılıyoruz her gün. Öyle ki, yaşamak için bulduğumuz nedenlerin birçoğu sadece boşlukta sallanıp duruyor. Çocuklar büyüyemezken, biz bir şekilde devam edebilmenin sıkıntısıyla sadece yokluklarını sayabiliyoruz onların.
//php print_r ($fields); ?>
“Hiçlik hakkında yazmak o kadar da kolay değildir.” Patti Smith, kitabın daha bu ilk cümlesinde, tüm alçakgönüllüğüyle yazdıklarının aslında hiçliğe tekabül edebileceğini ve bu yüzden ilgi çekmeyebileceğini ilan ediyordu belki de. Belki de gerçekten hiçlik üzerine bir kitaptı bu ama hiçlik saydığı şey, sizin dünyanızı renklendirecekti.
//php print_r ($fields); ?>
1 Kasım 1972 sabahı Milan'daki Piazza Santa Babilia'nın mermer bloklarına şöyle bir tablet asılmıştı: ''Ezra Pound öldü. USURA'ların istila ettiği dünyada faşizmin tarafını seçen adam.'' Davit Heyman, Pound üzerine hazırladığı kitabında yer verdiği bu tabletin son cümlesi faşist şairin en başından beri bildiğidir: ''Ezra Pound yaşıyor.'' 87.
//php print_r ($fields); ?>
3 Şubat 2015’te edebiyat dünyası için tarihi kabul edilebilecek bir haber aldık: 1960’ta yayımlanan Bülbülü Öldürmek romanının ardından sessizliğe gömülen Harper Lee'nin bir başka romanı bulunmuş, yayımlanması için yazarın izni alınmış ve kitap yayınevinin yolunu tutmuştu.
//php print_r ($fields); ?>
Juan Carlos Martinez Barrio, İspanya edebiyatının yeni isimlerinden. Daha doğrusu yazmaya geç başlayanlardan. Düşler Kitabı da yazarın yayımlanan ilk ürünü. Romanın bel kemiğini oluşturan “sakın okuma” uyarısı ilginç ve bir o kadar da merak uyandırıyor.
//php print_r ($fields); ?>
Yüzyıllar boyu acıyla yoğrulmuş bir coğrafyada geçen tanıdık yaraların hikayesi Segah Makamı. Bugün altmışlı yaşlarını süren nesil bu yaralara şüphesiz hepimizden daha aşina, zira bu onların hikayesi. Biz sonraki kuşaklar içinse çoğunlukla anne ve babalarımızdan dinlediğimiz, kimi zaman da kitaplarda okuduğumuz ya da filmlerde gördüğümüz bir geçmişe ait.