
Öykü Arşivi

Öykü
//php print_r ($fields); ?>
Karanlık gizleri ayaklandırmak değildi niyetim. Mankafa Hayri’yi doğramak gerekti, doğradım.
Et tek sıra halinde dizilmişti midemden gırtlağıma dek. Bir lokma yiyecek halim kalmamıştı. Yer açmak için kusmalıydım. Şöyle bir kımıldar gibi olmamla oturduğum yere göz dikenler fırlayıp bittiler önümde.

//php print_r ($fields); ?>
Hadi desenize: Bana optik, gözlük, miyop, dört göz, gözo, çerçeve desenize! Diyemiyorsunuz değil mi? Diyemezsiniz, çünkü ben lazer tedavisi görüp o şişe dibi kalınlığındaki sekiz-sekiz buçuk gözlük camlarımdan kurtuldum.

//php print_r ($fields); ?>
Şimdi sırası, titriyorum. Ağzımı kıpkırmızı kapadım. Kulaklarım ip, karnım o kırılgan yelkovan tortusunun izinde. Başım, hayır ağrımıyor. Kaşımdan damlayan ter, kirpiklerimin uçurumundan sızıyor gözbebeğime, yanıyor. Adresi yazmalıyım. Caddenin ismini duyamadım. Ter. Öksürdüm, yinelettim. Koluma vurdu ağrı, ağır. Kulunçlarıma. Kırılmış taş plaklara daldım, kolonyaya. Tütün.

//php print_r ($fields); ?>
Hava kararmıştı. Ekim ayının ortaları, soğuk hava artık kendini hissettiriyordu. Yine de kasım ayının kasveti yoktu. Uzaktan köpeklerin havlaması duyuluyordu. Kırda gruplar halinde özgürce dolaşıyorlardı.

//php print_r ($fields); ?>
İlk, muhtar öğrendi öldüğünü. Kahveye çıkmadığını söylemişlerdi birkaç gündür. Çeşme başında da gören olmamıştı. Yemeğini Hatice Hanım vermişti üç gün önce. Ona da uğramamıştı bir daha.

//php print_r ($fields); ?>
“Öldün artık. Burası da cehennem, keyfine bak!” deseler inanacağım. Yüz yıllık binalar eğilip bükülüyor. Öyle bastı sıcak. Sanki göğüs kafesimde iki boksör dövüşüyor. Birbiri ardına sert yumruklar indiriyorlar karşılıklı. İkisi de yıkılmıyor. Kıran kırana mı derler. İzleyiciler ayakta. Kirli sarı bir ışık. Hava pis. Yıkılacak mıyım? Her şey çift çift.

//php print_r ($fields); ?>
Yalnızca çok sevilen bir oğul değil, aynı zamanda iyi ve işe yarayan bir çocuk olmak için, kaykayla Bülbülderesi Caddesi’nden geçip Beğendik Yokuşu’ndan Doğan Telekom’a gidebileceğimi babama ispatladığım gündü verimli bir genç oluşum.

//php print_r ($fields); ?>
Kâğıttaydık, akşam saat yedi filandı yani, kendi mıntıkamızda ekmek arıyorduk, he benim abim, kâğıt topluyoruz biz, arada çıkarsa elbise filan da alıyoruz yani. Sonra, bir çığlık koptu, kadınlar, ay ay çocuk düştü arabanın altında kaldı filan, ben dedim herhalde düştü, kalkar, bir şey olmaz. İçimden sövdüm de, beceriksiz, dedim Hikmet’e.

//php print_r ($fields); ?>
Yarımada boyunca arabayla o koydan öbürüne dolaşıp manzarayı seyreder, fotoğraf çekerken kayboldum. İnce asfalt yollardan geçtim, bir oraya saptım, bir buraya, ana yolu tekrar bulamadım. Zaman aktı, öğle geçti, gün inmeye başladı. Yol sorayım diye bakındıysam da ne bir restoran gördüm, ne benzin istasyonu. Karşıma toprak bir yol çıkınca, ucunda bir köy ya da kasaba vardır, dedim kendime.

//php print_r ($fields); ?>
Onu öldürdüler. Ben gördüm! Her şey bir sabah vakti başladı. Ama neden?
Adı tam olarak neydi? Nasıl da unuttum. Yine de aklımın bir köşesinde bazı imler, simgeler; harfler ve sözcükler duruyor. Onları birleştirmeye çalışıyorum belleğimi zorlayarak, bir rüya görmüşüm de unutmuşum sanki, uyanınca onları anımsayıp birleştirmeye çalışıyormuşum gibi duygular içindeyim.
