Şahane Bir Kitap Arşivi
Şahane Bir Kitap // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
"Kendimiz için bir anlatı inşa ederiz ve bir günden ötekine bu ipi takip ederek ilerleriz. Kişilik bölünmesi yaşayanlar bu ipin ucunu kaçırmış olanlardır." Evet, Paul Auster özel hikayelerimizden, kişisel tarihimizi inşa edip kim olduğumuzu ortaya koymak için başta kendimize ve başkalarına anlattığımız hikayelerden söz ediyor.
//php print_r ($fields); ?>
Bilimkurgu… Fantastik edebiyatın uzak akrabası… Fanteziyle aralarında pek çok kesişme noktası var ama bir tane de çok belirleyici, çok keskin bir ayrılma noktası. İmkansızla ilgili bir ayrılmadır bu. Bilimkurgunun niyetiyle ilgilidir. Bilimkurgu, fantastiğin aksine, imkansızı temsil etmeye niyetlenmez çünkü. Yani kısacası, anlattığı şey, spekülatif olarak mümkündür.
//php print_r ($fields); ?>
Kara Kitap’ın temel izleklerinden biridir “sır”. Hikaye boyunca kahramanımızla, Galip’le birlikte bir sırrın peşinde koşar, başka pek çok sırlara işaret eden şehrin, toplumsal kodların ve var oluşun çelişkilerinin etrafında döner, nihayetinde de hiçbir sırrın tam olarak açık edilmediği bir durumda kalakalırız.
//php print_r ($fields); ?>
Bir deliyle başlamıştı her şey hatırlarsanız, roman sanatının kabul edilen ilk örneği Don Quixote’da bir deliden bir kahraman yaratıyordu Cervantes: Ve sanki karanlık bir sanata, karanlık bir yazgı verip, yollarına gölgeler düşürüyordu… İşte o gün bugündür, kim saparsa aydınlık, ışıklı yollardan, Cervantes’in kurguladığı yazgıda bir yazar, bir deli, bir kahraman oluyordu.
//php print_r ($fields); ?>
Her şey, Julian’ın karısı Veronica’nın o akşam resim kursundan gelmemesiyle başlıyor ve bitiyor. Julian, Veronica’nın gelmeyişini üvey kızı Daniela’ya çaktırmamak ve onu huzurla uyutmak için “Ağaçların Özel Hayatı” adını verdikleri bir dizi uydurulmuş hikayeden birini seçiyor. Hikayenin kahramanları bir kavak ağacıyla bir baobap ağacı.
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Hz. Muhammed’e atfedilen bu söz hep düşündürmüştür beni. Peygamberin hem uykuya ve rüyalara, hem yaşama ve ölüme dair sonsuz bir tekinsizlik atfedişi içimi ürpertirken bir yandan da sezgisel bir aydınlanma hissederim için için. Zaman kavramı zihnimde bütünleşir.
//php print_r ($fields); ?>
Nurdan Gürbilek, Yer Değiştiren Gölge'de Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, geçmiş zamanın kendisinden çok yokluğunun önemi üzerinde durduğunu söyler. Tanpınar’da geçmiş, aradıklarımızı yerlerinde bulamadığımız için çeken bir şeydir bizi.
//php print_r ($fields); ?>
“Postmodernizm, modernizasyon süreci tamamlandığında ve doğa bir daha geri dönmemek üzere gittiğinde sahip olduğumuz şeydir”, der Fredric Jameson. Disütopya dediğimiz şey de Jameson’u doğrularcasına doğa bir daha geri dönmemek üzere gitmeye başladığında ortaya çıkan bir edebiyat türüdür.
//php print_r ($fields); ?>
Düzülke, geometrik olarak bir iki boyutluluk hali. Her şeyin sade ve sadece çizgilerden, üçgenlerden, çokgenlerden ve nihayetinde dairelerden oluştuğu, derinliğin veya yüksekliğin olmadığı bir evrenin adı. Kulağa oldukça sınırlayıcı ve sıkıcı geliyor değil mi?