Şahane Bir Kitap Arşivi
Şahane Bir Kitap
//php print_r ($fields); ?>
Aptülkadir Elçioğlu… Bu ismi söylemem birçoğumuz için bir anlam ifade etmeyecektir belki, ancak Aptülika desem… İşte o zaman her şey değişir… Zira Türkiye’nin mizah kültürü içinde bir mihenk taşıdır bu nev-i şahsına münhasır isim. Gırgır dergisinde çizmeye başladığı “Grup Perişan” ile hayatımıza girdiğinde yıl 1987’diydi.
//php print_r ($fields); ?>
Hakikatin özü nerede? Kaynağı belirsiz düşlerimizde, bilinçaltımızın bilinçsizliğinde mi; kaderi şahsi bir trajediye dönüştüren mekanlarda mı, binlerce yılın kalıntılarını emen, sokaklarına, evlerinin temellerine karan şehirde mi; yoksa çocukluğumuzda, çocukluğun da gerisinde ötesinde diplerinde mi? Hakikatin bulunduğu yerde mi durur peki zaman?
//php print_r ($fields); ?>
Adı “Sinek Isırıklarının Müellifi”. Hiç acıtmayan, bizi durdurmayan, hayatımızı sekteye uğratmayan ama işte hep orada, varlığını hep hatırlatan, hafif ama sinsi bir ısrarcılıkla yerinde duran şeyler, sinek ısırıkları… Aslında Barış Bıçakçı sadece bu romanında değil, kaleme aldığı diğer romanlarda da sinek ısırıklarının yazarı olmaktan mustarip.
//php print_r ($fields); ?>
Epik fantastik dizilerin kaderidir. Dizi kaç kitaptan mürekkep olursa olsun, eleştirmenler, kitap tanıtım yazarları için birinci ve sonuncu cilt önemlidir. Bu ciltler dikkate alınır, yazılır.
//php print_r ($fields); ?>
Bela ten Belen, bir Taç erkeği, yani yaşayan bir tanrı. Kendine eş olacak bir toprak kızı bulmak için yağmaya çıkıyor diğer beş Taç erkeğiyle birlikte. Ve elinde bir yerine iki kızla birlikte dönüyor Gök Kent’ine: Moth ve Mal. Mal henüz beş yaşında ve Moth on bir. İkisi de Bela’nın evinde ona eş olmak üzere yetiştiriliyorlar, Taç adetlerini öğrenip Toprak adetlerini unutuyorlar.
//php print_r ($fields); ?>
"Bir kurban kasesinin dibinden yukarıya doğru sarhoş edici bir içkiyle ya da kanla yavaş yavaş dolması gibi, insanların ruhlarından anılar yükseldiğinde, katı bir dindarlık ezeli olanın tohumuna kucak açtığında, ana özleminin eski simgeleri yeni ve heyecanlı ürperişlerle sardığı ve hacı kafilelerinin ilkbaharda seller gibi akıp kabararak Ana Tanrıça’nın tapınaklarına koştukları bir çağda geçer
//php print_r ($fields); ?>
Uzakdoğu felsefesi bireyin evrensel bilince ulaşmakta atması gereken en temel adımlardan birinin sessizlik olduğunu söyler. İnsan zihninin sessizliğini fark etmesi, sessizliği dinlemeyi öğrenmesi, benliği ve evreni bütünleştirir. Hep ve hiç sessizliğin içindedir. Bu hep’in ve aynı anda hiç’in içinde neler yoktur ki, sevgi, aşk, tutku, sevinç, mutluluk, hakikat, bilgi ve korku.
//php print_r ($fields); ?>
“Bir biçim, birçok bakış açısına göre düşünülüp anlaşılabildiği; kendisi olmaktan asla geri kalmaksızın, büyük bir görünüm ve çeşitli titreşimler ortaya koyabildiği ölçüde geçerlidir”, der Umberto Eco “Açık Yapıt”ta. Bir bildiri olarak ortaya çıkardığı ve sonrasında kuramsallaştırdığı “Açık Yapıt” düşüncesi içinde tek-yönlü, klasik kurgu ve yorum biçimlerini reddeder Eco.
//php print_r ($fields); ?>
“Sonsuza dek benim olacak gerçek bir ZOMBİ. Bütün emirlerime &bütün kaprislerime katlanacak. ‘Evet, Sahip’&’Hayır, Sahip’ diyecek. Gözlerini bana doğru kaldırarak önümde eğilecek ve ‘Sizi seviyorum, Sahip. Sizden başka kimsem yok, Sahip,’ diyecek.