Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Eleştiri Arşivi

En çok okunanlar  

Eleştiri


Hikaye değil dedikodu!

Okur olarak bir kitapla nasıl bağ kurduğumuz önemli. Hikayenin –ne kadar gerçekdışı olursa olsun- gündelik hayatımızla ne kadar benzeştiğinin muhakkak büyük bir etkisi var bunda. Kendimizi karakterin yerine ne kadar koyabiliyorsak, hikaye bizim için o kadar daha akıcı, anlaşılır, hüzünlü, komik, dehşet verici veya gerçek oluyor. Hayatımızı etkileyen romanların en büyük özelliği de bu değil mi?


Parrhesia’nın bedeli

Michel Foucault, Doğruyu Söylemek adlı güzel kitabında diyor ki, “parrhesiastes, risk alan insandır. Elbette ki bu risk her zaman bir ölüm riski değildir. Örneğin bir arkadaşının yanlış bir iş yaptığını görür ve ona hata yaptığını söyleyerek öfkesini uyandırma riskini göze alırsan bir parrhesiastes gibi davranmış olursun.


Kapak gibi roman: İskender

Roman dediğimiz edebi türün temel öznelerinden biri bireyse, eğer diğeri de ailedir hiç şüphesiz. İkisi de durmaksızın birbirini kapsar, birbirinin içinden geçer, birbirini var eder, yeri gelince yok eder… Romanın tarihine baktığımızda bireylerin yaşamlarına, çelişkilerine odaklanan klasikleşmiş nice eserin yanı sıra, aklımıza bir çırpıda geliverecek nice aile öyküsü buluruz.


Herkes bir şaire mektup yazmalı

Düş kırıklığı nasıl da mikrobik; Marilyn Manson ve Ozzy Osbourne konserlerinin yarısında alanı terk ederken beklentilerimi şekillendiren, bana ayrıntılardan bir hayat / farklılıklardan bir korunma mekanizması teklifinde bulunan bu insanların ihanetine uğradığım hissine kapılmıştım durup dururken. Filmler, kitaplar da öyle değil mi?


Bencilliğin konuştuğu dil

Yapıtlarının temaları, üslupları ve yöntemleri söz konusu olduğunda Franz Kafka'nın 19. yüzyılın en büyük İngiliz romancısına ne kadar çok şey borçlu olduğundan ve bu büyük 'tereke'yi nasıl Kıta Avrupası edebiyatında yaşattığından sıklıkla bahsederiz, ama bugün modern romanın en sevilen figürlerinden birinin, Dostoyevski'nin Charles Dickens'la kardeşliği büyük oranda göz ardı edilir.


bir cinsiyet durumu olarak bukowski

ofsaytı bir türlü anlamayan kızı tanıyorsunuz değil mi? gömleklerini katlayamayan çocukla tutkulu bir ilişki yaşıyorlar. kız ara sıra “konuşmamız gerekiyor” diyor, tam çocuk şuta konsantre olmuşken. hatta ekranın önünden geçiyor… öyle zamanlarda çocuk onun kendisini asla anlamadığını düşünüyor.


Yorucu bir sene oldu, bir karpuz kesseydik?

Gülse Birsel’in yazın başında yayımlanan kitabı “Yazlık”ın arka kapağını okuduğumuzda bize sunulan manzara insanın iştahını kabartıyor. “Sakin, gevşek, neşeli” sözleriyle tarif edilen bu kitabı, bir kumsalda, şezlonga uzanmış, karpuz yerken okuduğumuzu hayal ediyoruz. Kitap, Gülse Birsel’in gazete yazılarından derlenmiş, yeni bölümlerle zenginleştirilmiş, derli toplu bir hale getirilmiş.


Neden olmasın yeni bir öykücü?

İlk kitaplar her zaman riskli: Ya duvara tosluyorsunuz ya da yüksekten başlayıp devamında onu aşmaya uğraşıyorsunuz. Zar atmak gibi bir şey. Üstelik böyle bir durumda ünlenmiş yazarların çokça yararlandığı “ne yazarsa yazsın, gider” türünden olanaklara da sahip değilsiniz.

 


Non Servo! – Hizmet Etmiyorum!

Otobiyografileri severim. Modern bağlamda Jean Jacques Rousseau’nun, Aziz Augustine’in çalışmasından etkilenerek 18. yüzyıldaki “İtiraflar”ıyla başlattığı, yazarın kendisine dönük olan bu derin ve psikanalitik arayışı bana dürüst olduğu ölçüde yakın ve samimi gelmiştir. Yazar ile yapıtları arasında köprü kurmak kolay değildir.


Kolombiyalı öteki Gabriel

Genç bir Kolombiyalı yazar, ilk romanını yazarken, Gabriel Garcia Marquez efsanesinin ağır yüküyle nasıl başa çıkar? Hele bir de kendi adı da Gabriel, Juan Gabriel Vasquez ise?

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.