Eleştiri Arşivi
Eleştiri
//php print_r ($fields); ?>
Özgürlük diye bildiğimiz şeyleri saymaya başlasak, sonunda uçları satın almaya, seyahat edebilmeye, arzu ettiğimiz gibi konuşmaya varır bir şekilde. Oysa asıl kastettiğimiz hayal ettiğimiz hayatı kurabileceğimiz koşullara, daha doğrusu kendimizi gerçekleştirebileceğimiz bir dünyaya sahip olma lüksüdür. Ama hayat bu kadar basit değil.
//php print_r ($fields); ?>
Éric Faye, 2008'de yaşanmış ve tüm Japonya'da birçok gazetede yer verilen haberden yola çıkıp Nagazaki adlı romanı kaleme almış. Kitap, 2010'da l'Académie Française Grand Prix ödülü de kazanmış. Ama bunları bir kenara bırakalım. Çünkü Nagazaki'nin hem konusu hem de iki kahramanı hayli ilginç bir kurguda buluşmuş.
//php print_r ($fields); ?>
Masallar, çocuklara -bazen büyüklere- içinde yaşadıkları kültürü ve bu kültürün değer yargılarını, dünya görüşünü, anlayışını öğretmeyi amaçlar. Bu nedenle genellikle didaktik olmalarıyla ön plana çıkarlar. İçinde yaşadıkları kültürün doğrusu / yanlışı neyse çocukları da o konuda "bilinçlendirme" yoluna giderler.
//php print_r ($fields); ?>
"Kadınlar gerçekten muhteşem şeyler midir? Kadınlar belki de muhteşem şeylerdir, evet, kadınlar kesinlikle muhteşem şeylerdir ama son tahlilde kadınlar aslında 'şey' değildir…" (Sima Ku)
//php print_r ($fields); ?>
Ağır ahşap kapıyı olanca gücümle itiyorum. Kapının üzerine asılmış küçük çıngırak gelişimi haber veriyor ev sahibine. Tezgahın ardındaki orta yaşlı, pos bıyıklı adam başını okumakta olduğu gazeteden kaldırıyor ve göz göze geliyoruz. Gözlükleri burnunun ucuna doğru hafifçe kaymış, bana gözlüklerinin üzerinden bakıyor. "Yakını göremiyor herhalde," diye düşünüyorum.
//php print_r ($fields); ?>
Müdahale ile mücadele arasındaki ses benzerliği müktesebat dışındadır; bunu baştan söylemeli. Ama öyle iki sözcüktür ki bu ikisi, birini fısıldasan öbürünü çağrıştırır. Hatta çağırır. Birbirlerine yapışık hareket ederler. Farklı kutuplarda, ters noktalarda yer bulmuşlardır tanımlarında oysa. Ömürleri olsa, ki vardır, sadece birbirlerini kollayarak, birbirlerini izleyerek tüketirler.
//php print_r ($fields); ?>
Francisco Goya’nın 1797 tarihli gravürü “Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır”, ışıklar söndürülüp karanlık basınca, çocuklar yataklarının altından çıkacak canavarlardan nasıl korkarsa, karanlığın ve bilinmeyenin içinden çıkabileceklere dair korkuyla karışık her türlü fantezi için ilham vericidir.
//php print_r ($fields); ?>
Doctorow'un 1975 tarihli romanı Ragtime, Amerikan edebiyatının tatlı esintisini, Tomris Uyar'ın çevirisinin de etkisiyle gıdıklayan, hafifleten ama zaman zaman da ürperten duygusunu okura hissettiriyor.
//php print_r ($fields); ?>
Gerçeklik adına tutunduğumuz, ayağımızı basıp “hah, tamam” hissettiğimiz ne varsa son sürat içinin boşaldığı, “katı olan her şeyin buharlaştığı, kutsal olan her şeyin dünyevileştiği bir çağda,” insan olmak çile.
//php print_r ($fields); ?>
Hayatımız, her gün ve bir ömür boyu yaşadıklarımız durmadan kafamıza vuruyor ve hiç unutturmuyor. Evet, kadın olmak daha zor. Onca kazanıma, onca yeniliğe, geçen yüzyıllara, geçen binyıllara rağmen bazı şeyler, lanet olsun, değişmiyor işte. 17. yüzyılın başlarında yaşamış Artemisia Gentileschi'nin kurgusal hayat hikayesini okurken bunu hissettim.