Eleştiri Arşivi
Eleştiri // En çok okunanlar
//php print_r ($fields); ?>
“Mecburi İstikamet” 1971 doğumlu Nurdan Başergil’in ikinci romanı. Hukuk eğitimi alan Başergil, edebiyata öykü yazarak başlamış ve 1994’te Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde dikkate değer bulunmuştu. Bir yıl sonra aynı yarışmanın birincisi seçildi. Kısa öykülerini topladığı ilk kitabı, 1996 yılında "Rüzgâr Çıktı" (Çağdaş Yayınları) adıyla yayımlandı.
//php print_r ($fields); ?>
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra tüm dünyada sol sadece siyasal olarak değil, ideolojik olarak da gerilemeye başladı.
//php print_r ($fields); ?>
Elimizde 600 sayfaya yaklaşan bir kitap var: “Haliç'te Yaşayan Simonlar – Dün Devlet-Bugün Cemaat”. Bu hayli sansasyonel kitabı değerlendirirken, her şeyden önce iki önemli soruyu sormak gerek.
//php print_r ($fields); ?>
Yusuf Atılgan, 1989 yılının ekim ayında öldü, ilk romanı olan Aylak Adam 1959 yılının ekim ayında yayımlandı.
//php print_r ($fields); ?>
Hasan Ali Toptaş takipçisi okurlar, onun “yazmaya başlama” serüvenini yazarın kendi ağzından duymuşlardır muhtemelen çünkü Toptaş kendisiyle yapılan söyleşilerde hoş sohbetle anlatır hikayesini.
//php print_r ($fields); ?>
1980'lerin sonunda ilk kez farklı hücrelerdeki düşünceler arasında bir iletişim gerçekleşti. Bu sürecin tetikleyicisi veya kabı olarak Birikim çevresi ve İletişim Yayınları anılabilir. Solun ve Müslümanların kimi unsurlarının iletişime geçtiği, kimi zaman ortak eylemlere de konu olabildiği bir süreç.
//php print_r ($fields); ?>
Denemeleri, özellikle de edebiyatçıların kaleme aldıkları denemeleri iki nedenle yakından takip etmeye çalışıyorum. Öncelikle, söz konusu yazarın hayat hikâyesine ilişkin merakımı gidermek amacıyla; ne de olsa hikâyelerinde, romanlarında kendilerini ustalıkla gizlemeyi bilen edebiyatçılar, denemelerinde kalemlerini çoğunlukla çok daha rahat hareket ettirirler.
//php print_r ($fields); ?>
Herkesin bir ölüm mevsimi vardır. Yaşayıp, atlatıp, kendinden arttırıp, hayata devam etmesi gereken... Genelde uzun süren...
//php print_r ($fields); ?>
Mehmet Eroğlu İyi Adamın On Günü’nü 2019’da yayımlamıştı. Üç ay içinde yazdığı Kötü Adamın On Günü’nü ise, 2020’nin başında çıkardı. Benzer atmosferlere sahip her iki roman da. İkisinin de kahramanı aynı: Sadık. Kötü Adam’da ismini değiştiriyor; Adil oluyor bir süre, sonlara doğruysa Öcal. Fakat itkileri, tepkileri, düşünceleri üç aşağı beş yukarı aynı, “iyi Sadık”la, “kötü Sadık”ın.
//php print_r ($fields); ?>
Ayfer Tunç’un ilk romanıydı “Kapak Kızı”. 1992 yılında yayımlanan roman Sedat Simavi Ödülü’ne değer bulunmuştu.