Dosya Arşivi
Dosya
//php print_r ($fields); ?>
Harry Potter serisinin yazarı J. K. Rowling’in Twitter’ı (@jk_rowling) en aktif kullanan yazarlardan biri olduğu malum. Geçtiğimiz günlerde, depresyonla boğuşan Sally isimli bir Harry Potter hayranının sosyal medyada paylaştıkları, Rowling’i harekete geçirdi.
//php print_r ($fields); ?>
Kalabalık ve karmaşık bir dünyada olup bitenleri anlamlandırmaya çalışırken, kimi zaman topladığımız verilerin çokluğundan başımız dönüyor ve her şeyi basitleştirecek bazı teorilere teslim olmayı tercih edebiliyoruz: Her şey bir şer kaynağından doğuyor ve gördüklerimizin hepsinin arkasında hep o şer şebekesi bulunuyor!
//php print_r ($fields); ?>
Zifiri karanlık bir gelecek tasviri, yozlaşma içindeki kaotik şehirler, teknolojinin yetişilemez hızıyla, insan olmaya, hakikate, dünyadaki varoluşumuza dair tüm tanımların sürekli yeni baştan yazıldığı kaygan bir zemin... Richard K.
//php print_r ($fields); ?>
“Dünyalaşmak.” Üstün Akmen, Müşfik Kenter’in ardından kullanmıştı bu kavramı, “sanatçılığı dünyalaşmıştır,” demişti. Evrenselliğin yerlilik karşısında eskidiği, hatta olumsuzlaştığı günler için ne kadar taze ve içinde hasım barındırmayan bir sözcük.
//php print_r ($fields); ?>
Bilim dünyasının kapılarının kadınları içeri almamak için her türlü bariyerle donatıldığı Victoria döneminde, botanik pek çok kadın için sanat ve bilimin kol kola gittiği bir pratiğin olanaklarını barındırıyordu. Bu kadınlar arasında hiç beklenmedik bir isim de vardı: Şiirleriyle kendisinden sonra gelen sayısız kuşağı etkileyen Emily Dickinson.
//php print_r ($fields); ?>
Ray Bradbury, “Yakmak bir zevkti,” diyordu Fahrenheit 451’in ilk satırında. Neil Gaiman da bu distopyaya yazdığı önsözde, romanın bir uyarı niteliği taşıdığını ve bir nevi “Bu böyle sürerse…” öyküsü anlattığını belirtiyordu. Bu distopyadan etkilenmiş olacak ki, Lidia Yuknavitch de Dünyanın Sonundayız adlı post-apokaliptik bilimkurgu romanına “Yanmak sanattır,” diye başlıyor.
//php print_r ($fields); ?>
//php print_r ($fields); ?>
Çok değil, bundan on beş yirmi yıl önce Türkiye'ye yurt dışından kitap getirtmek –kredi kartımı versem mi, postacı paketi getirecek mi, ya gümrüğe takılırsa gibi endişelerle birlikte– hayatımıza giren müthiş bir yenilikti. İnternet sayesinde burada bulamadığımız yüz binlerce kitap bir anda erişilebilir olmuştu. Gelen her paket, benim için bayram heyecanı gibi bir şeydi. Hâlâ da öyledir.
//php print_r ($fields); ?>
M. Night Shyamalan'ın yazıp yönettiği Altıncı His filminin ilk gösterimleri sırasında, filmi izleyenlerin henüz izlemeyenlere yapabileceği en büyük gaddarlık, “Bruce Willis ölüymüş,” cümlesini yüksek sesle dile getirmeleriydi.